Dün 49, bugün 50… Dünler yarın, yarınlar dün oluyor… Zaman günleri öğütüyor, farkına varmak da mümkün olmuyor… İLERİ 49’u devirip, 50’ye merdiven dayıyor… Eh 41 kere maşallah, şimdiden 50 defa maşallah… 
Taşrada doğup büyümek, ellili yaşlara ulaşmak bir gazete için tez konusu olur. Hani ya çeken bilir… Hepten yük ağır, yolu yokuş mu yokuştur. O yokuşlu yolu her gün bin bir meşakkatle çıkmak zorundasındır… Haber konusunda çoğu kez “kol kırılır, yen içerisinde kalır…” Taşrada herkes birbirini tanır… Çoğu kez gazetecinin içi kan ağlar! “Ben bu haberi yazmalıyım…” diye. Gel gör ki, zülfikar, zülfikarın kılıcı olarak çıkar karşına… Gerçekler saklansa da bir gün, gün yüzüne çıkar. Çıkar çıkmasına da yazamadığı haber içerisinde dert olarak kalır…  
Taşrada gazete çıkartmak, gazetecilik yapmak iletişim fakültelerinde ders olur… Derslere giren dostlarımız mutlaka bahsediyorlardır… İdareci ve memurlar “657’ye” tabiyim diye ağzını açmaz, eşraf konuşmaz, belediyeler hep iyi haberler yazılmasını isterler, gel de çık işin içinden…
Taşra da gazetecilerin işin içinden nasıl çıktıklarını okudukça hayranlık duymamak olmuyor, olamazda. Her gün o küçük ilden haber çıkartmak, maddesel külfete katlanmak her babayiğidin harcı değildir. 
***
Taşradaki bütün olumsuzluklara rağmen, eğilmeyeceksin, bükülmeyeceksin, eyvallah etmeyeceksin ve gazeteci kalacaksın. Pes ki pes… Nasıl ayakta kalıyorsunuz, onurunuzdan taviz vermeden nasıl kalem oynatıyorsunuz, bu gazete nasıl çıkıyor? diye soranınız olmaz. Dağ dağa küsse de, sizin hiçbir kimseye küsme lüksünüz hiç olmaz… Deve hendeği atlarda şaşıran olmaz, ama sizin aşılamaz denen hendekleri gözü kapalı atlamanız, bırakın takdiri, gaile bile alınmaz. “Bana gazete gelmedi” diyen çok olur da, bu değirmenin suyu nereden geliyor diye soran hiç mi hiç olmaz… Vallahi pes, billahi pes…
***
İleri’de yazmaya başlayalı on yıla yaklaşmıştır. Aralıksız her hafta yazmaktayım. İleri Gazetesi’nin övüneceği çok konusu vardır; Ama en büyük övünç kaynağı kardeşimiz Saygı Öztürk’ü çıkartmış olmasıdır. Gazeteciliği ile, televizyonculuğu ile ve kitap yazmakta ki ustalığıyla komple bir gazetecidir Saygı Öztürk. Adı gibi hep saygındır. Benim de İleri’de yazmama Saygı kardeşim vesile olmuştur. 
İleri’de Tarık Yılmaz’ın gazetecilik coşkusunu, Yasin Kayhan’ın idareciliğini ve gazetenin imtiyaz sahibi Mükremin Kayhan’ın özverili direnişini gördüm. Ahmet Sargın hocamızın hiç aksatmadan günlük yazılarını geçtiğini, edebiyat Dünyasını Yozgat’a getirdiğini okudum… İhsan Çelikkaya, Mustafa Teker’in çabalarına şahit oldum. 
Geçmişte Seda Erkılıç, Seyfi Çelikkaya, merhum Ayhan Köylüoğlu ile sohbet etmenin mutluluğunu yaşadım.
***
İleri 50’inci yaşa dayanırken, bizde gazetecilik yaşamımızda 53 yılı devirdik. İleri koşuyor, biz koşuyor muyuz, kaçıyor muyuz? Farkında olamıyorum..! Farkında olduğum; İleri postadan elime ulaştığında, Yozgat’ı, Sorgun’u kucaklamış, memleket hasretini gidermiş oluyorum… Çamlığın dumanı, Sürmelinin burcu burcu kokan aşkı geliyor gözümün önüne… Arabaşını, çedenesini hatırlıyorum unutmamasına… Seher yelini, poyrazını, kara yelini, tarlalarını, tumplarını, bağlarını, dağlarını, anamı, babamı, emmimi, dayımı, ememi anıyorum… Açıkçası Yozgat’ı getiriyor Ankara’ya İLERİ…
Emek, alınteri kutsaldır. Faydalı olmak görevdir, bilgilendirmek, ışık saçmak erdemdir. Bu olguların hepisi gazetecilikte kendisini bulur. Gazetenin mensupları haydi İLERİ… İLERİ sen daha çok yaş almak için HÜCUM…
İLERİ ve HÜCUM, mahşere kadar yolun açık olsun. Tüm okuyucularımıza da, sağlık, afiyet dileklerimizle…