SOSYAL medya diye bir alan var biliyorsunuz ve hatta kullanıyorsunuz değil mi? Kafanıza göre yazıp, çiziyor ahkam da kesiyorsunuz hatta sınırlar çizip devletler de kuruyorsunuz. Gelin biraz hasbihal edelim sizinle, kısa keseceğim malum vaktiniz çok kıymetli.

İkibinli yılların başından itibaren evinize, iş yerinize girdi bu İnternet denilen iletişim vasıtası. İnternetten önce dumanla habarleşmiyordunuz elbette, telefon, mektup, telgraf kullanıyordunuz ve radyo televizyon aracılığı ile de gündemi takip ediyordunuz. Gazeteyi pek saymıyorum çünkü okumuyordunuz, sadece manşete bakıp ikinci sayfadaki sosyete resimlerine göz gezdiriyordunuz. 

Birgün bunların hepsini bir çatıda toplayıp önünüze koydular. Ne kadar büyük bir nimettir aslında şu İnternet keşke parmaklarınızın ucunda heba olmasaydı. Gavur yapmış, hazır bir vaziyette önünüze koymuş faydalanın diye, lakin gel gör ki bilgiye erişilmek için kullanılacak bu icatı farklı mecralara ulaşmak için kullanmış bizim ahali. Nasıl mı? Anlatayım şimdi.

Efendim önce ev telefonu vardı, sapık dadanırdı bilirsiniz o sapık sonra cep telefonuna dadandı, hız kesmemiş olacak ki internete zıplayıverdi. Hem sesi hem görüntüsü ile musallat oldu konuya komşuya, yetmedi yan şehre, o da yetmedi komşu ülkelere. Aranızda Bulgaristan'a uçak bileti yollayanlar olduğunu biliyorum, geçelim. 

Önce uçkur için kullanılan bu meret sosyal medya ile biraz daha girdi hayatınıza. İlkokul arkadaşını bulmaya girdiği sosyal mecradan bir ermiş edasıyla çıkan köy entelektüelleri sardı ortalığı önce, sonra Mevlana ve benzerlerinin sözleri uçuştu etrafta. Top sakallar bırakıldı, kılık kıyafet düzenlendi. Bir profil fotoğrafı için vesikalık çektirmeye gidenleri de gördük özel fotografçı tutup kırlara götüreni de. Yemeğinin resmini çekmek için mekan mekan gezenleri de unutmadık.

Sonra kuş logolu sosyal lağım girdi hayatımıza. Önce çiçekten, böcekten, kediden konuşurken, Arap Baharı sonrası siyaset meydanına dönüştü. Klavye başında salya saçarak sloganlar sallanmaya başladı. 

Misal köyde kahvede elliiki oynarken yazıyor Kör Salim: "Hükümet istifa...

Muhtemelen kağıdı atmayan Sidikli Latif'e sinirlenmiş ama enerjisini hükümete sataşmakla atıyor. Çünkü Latif'e birşey dese sopayı yiyecek. 

Akşam için yemek pişirmemiş Kirli Fadime sakız çiğneyerek yazıyor: "Suriye bizim kırmızı çizgimizdir."

Az sonra yemek neden yok diye tokadı basacak kocası neyin çizgisi biz bilmiyoruz. İlginenmeyip heba ettiği çocuklarını da hiç saymıyoruz.

Gözümüzün önünde cereyan eden bu hadisler karşısında gülüyoruz, elimizden birşey de gelmiyor. Desen ki arkadaşlar yanlış bu yol, herkes kendi işine baksın, devleti yöneten var, sen tarlanı sür, sen dükkanını işlet, sen memuriyetinin hakkını ver, sen yemeğini pişir, sen çocuk doğur.. 

Hemen taarruza geçiyorsunuz, laf sokmalı twit atıyorsunuz. Ev hanımının profesöre ayar verdiği bir ülkede yaşıyoruz. Edebinizi ve saygınızı kaybettiğinizi üzülerek seyrediyoruz.

İnterneti bilgi edinmek amaçlı icat edene lafım yok, misal tek tıkla bir çok konuda makaleyi okuyabiliyor, bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Lakin bu kadar gerzeğin olduğu platformlarda doğru, eğrinin arasında kaynayıp gidiyor. Ben de kullanıyorum bu zıkkımı, hatta kendime soruyorum bazen bu kadar gerzeğin arasında benim ne işim var diye.. Okuyup, eğlenmek diye de bir keyif var canım, mahrum mu kalayım!