Sevimsiz bir yara baskın  çıkıyor bütün hatıralara. Oysaki güzel hatırlamak istiyorum seni.
    Fakat her defasında koyup gitmen değil de, aldatıp gitmen öne çıkıyor.
    Sonra bir türkü tutturuyorum, bir sigara acı  acı, dumanı tepemde tüttürüp duruyorum.
    Bilmem ki nereye çıkar bu içimdeki büyük boşluk.
    Hapis kuşlar gibi çırpınıp duruyorum. Bugüne kadar ne söylediysem hepsini unut, hepsini sil ve ne varsa bize dair yırt bu gece…
Ben bütün söylediklerimi unuttum, ben bana ne ettinse hepsini unuttum. Sen söylediklerimi, sen beni unut bu gece…
    İstanbul’da seninle kaybolmak güzeldi, sevmek de…
    Bilmezdim seni kaybetmeden önce sevgisizliğin, sensizliğin dağları taşları bile un ufak ettiğini.
    Bilmezdim sevgin karşısında, dağdan, taştan, yardan düşeceğimi, toz toprak olacağımı ve kalbimde doldurulması imkânsız bir oyuk açacağını.
    Ne yaparsam yapayım gülüm, içimdeki sensizlik boşluğunun dolmayacağını…
    Hapis kuşlar gibiyim, dövündükçe kanatlarım kırılıyor.
    Çarpıp duruyorum sensizlik kafesine, nem kalmış ki, ben kalayım adı yokluğun olan bu gecede.
    Sürgünlerimi çoğaltmaktan başka ve senli acı hatıralara dolanmaktan başka hiçbir şeyim kalmadı gülüm…
    Bana hiçbir çıkış yolu bırakmadın. Senden sonra bir kartal gibi tırnaklarımı kendi ellerimle söktüm.
    Bağırtılarım şehirleri boğsa da, kimse çıt çıkarmadı.
    Kendimle kaldım çok ve kendimle ağladım hapis kuşlar gibi.
    Bilmeliydin hapistim, bilmeliydin kanatlarımı sökmekten gelmekteydim. Bilmedin dahası aldattın, çaresizliğimden, hapisliğimden faydalandın.
    Gözlerim kördü  göremezdim, çünkü yüz bine defa sana ölmekten gelmiştim.
    Çünkü kördüm, çünkü göz kapaklarım arası gel gitlerde gurbetimdin…
     Anlamazdım, yapamazdım, yapmazdın, öyle sanmıştım, beni benden daha çok sever saymış, sonuna kadar aldanmıştım.
    Fark ettiğimde, dünyamı yerle bir ettiğinde hiçbir şey yapamadım.
    Çünkü hapis kuşlar uçamaz gülüm…