ŞU soğuk Kış günlerinde sıcacık bir Köy… yaşantısı özlemiyle gezinelim, buyurun efendim. Köy  Muhtarlığı’nda  çalışan Salih, görevlendirildiği işinde ve sarı benizliliğinden  olacak ki, büyüğünden küçüğüne herkes ona sarı… diyorlar ve “sarı gel, sarı git...”  diye, sesleniyorlardı.
Sarı’da muhtardan aldığı emirlerle işlerini eksiksiz olarak büyük bir şevkle yerine getiriyordu. Mavi gök yüzündeki beyaz bulutlar yer değiştirerek, arada bir de güneşin önünü kapatıp saklambaç oynuyorlardı.
Muhtar, Sarı' ya  seslendi;
-Sarı… Çoban Mahmut,  Kamışlı Yaylası’nda davarlarını güdüyor. Git, onu gör bugün,  muhakkak beni bir görsün, dedi. 
Sarı; -Tamam, diyerek muhtarlıktan ayaklandı. Elma ağacın dalından kesip, odun ateşinde  hafif bir şekilde kızartarak yaptığı değneğini  eline alıp;   -Ya Bismillah...  diyerek lastik ayakkabılarını eline aldı ve ters çevirerek yere birkaç kez vurup, ayağına giydi.
Muhtar, Sarı’ya  tebessümle  seslenerek;
-Neden ayakkabılarını ters çevirip salladın, dedi.
Sarı; Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in sünnetidir. Hem neme lazım içinde yılan olur, çıyan olur, diyerek oradan ayrıldı.
Sarı, Köyün  içinden şırıldayarak ve  kenarlarındaki otları, taşları hafif hafif okşayarak akıp  giden sudan atlayarak karşı tarafa geçti.
-Hazır karşı tarafa geçmişken  demirci İsmail  Usta’ya  da bir uğrayıp selam vereyim, dedi.
İsmail  Usta,  oğlu  Doğan’la  ellerinde  birer  çekiç,  kömür ateşinde  nar  gibi  kızarmış  demiri  örsün  üzerine  koyarak, ellerindeki  çekiçlerle  bir  babası bir oğlu kızgın demire vurarak dövüyorlar;  
-Belki de kötü nefisleri  ya da kötülükleri  dövüyorlardı.  Yanlarına  süzülerek  yaklaştı.
-Selamünaleyküm.
Usta tek eliyle belini tutarak:
-Aleykümselam, dedi.
Birbirlerinin hal ve hatırlarını sordular.
İsmail  Usta,  oğlu  Doğan’a  seslenerek;  
-Doğan, oğlum... Eve git,  analığına  söyle bize dört - beş  kişilik yemek hazırlasın, dedi. 
Sarı;
-Ben o tarafa gidiyorum uğrar söylerim, diyerek oradan selamlaşıp ayrıldı.
Kerpiç duvarlarla çevrili ara sokaklardan geçerek, yemek siparişini söylemek üzere İsmail Usta’nın evin kapısına eliyle vurarak, tıklattı.
-Mendufa  Eme...  diye seslendi. İçerden bir  ses; -Geldim, geldim... diye baygın sesle mırıldandı. 
Mendufa, aceleyle ayağına taktığı mest lastiğini  sürüyerek kapıyı araladı;
-Sen miydin Sarı, kurban olduğum...  dedi.
Sarı;
-İsmail usta dört - beş kişilik yemek istiyor, onu söylemeye geldim, dedi ve içten içe mırıldanarak. 
-Buraya  kadar  gelmişken,  Adil abi  ev  yapıyormuş  onun  yanına  da  uğrayayım.  Daha  sonra gideceğim  yerler  var,  diyerek  Mendufa Eme’sinin elini öptü ve oradan ayrıldı.
Sarı, nazının geçtiği insanlarla konuşmak ve onlarla hasbihal etmekten çok hoşlanırdı. Adil Usta da o sevdiği insanlardan  biriydi.
Usta’nın yaptığı evin yanına gelerek;
-Kolay  gelsin  Adil  Abi, dedi
Adil Usta elini sallayarak;  
-Buraya  gel...  diye  Sarı’yı yanına  çağırdı.
Kerpiç  ve  çamurlu  taşların  üzerinden  atlayarak, Adil  Usta’nın yanına süzüldü ve ustanın  çamurlu elleriyle tokalaşarak;
-Kolay  gelsin  hayırlı  olsun,  dedi ve ekledi:  
-Adil abi,  vilayetteki  emniyette gece bekçisi  olarak çalıştığın o güzelim işi bırakıp, Köye dönerek buradaki şu yaptığın işlere bak... Ne var  bu Köyde de geri döndün?, diyerek laflarını sıraladı,  bir taraftan da başı ve gözleri ile bir film kamerası  gibi her tarafı süzüyordu.
Adil  Usta:
-Sarı!..  dedi  ve  durakladı.  
-Özgürlük!...  nedir  biliyor  musun?
Sarı, gözleri ile sağı solu seyretmeye devam  ederek, dalgın ve buğulu bir ses tonu ile;
-Bilmem, dedi:
-Özgürlük,  Köy!...  demek;  harman yerinde,  tarlada, bağda avazın çıktığı kadar bağırmak...  diye özgürlük dersini uzattıkça uzatıyordu: 
-Adil  abi  benim  gideceğim  yerler  var,  müsaade  edersen  ben  özgürce!...  gideyim  başka  bir  zaman  özgürlüğe  kaldığımız  yerden  devam  ederiz, diyerek ve bir birlerine gülücükler atarak oradan ayrıldı.  
Çoban Mahmut’un yanına gitmek için  Kamışlı’ya doğru yola çıktı.
***
Güneş  doğar  alcı  yolu  şenlenir.            
Çiçek açar  her  tarafı  güllenir.                 
Kuşlar  öter  böceklerin  dinlenir.              
Sabahlar  güzeldi  benim  köyümde. 

     ***
Selam ve dualarımla. 
------------------------------------------
(Devamı var)