Görseydin başımdan aşağı dökerdin beş kuruşluk şarabını. Dinin imanın para olmuş, ben ciğerimi şaraba, sen birkaç altına sattın. Yolunu kaybedenler sana geliyorsa ben gibi eğer, önce bir tabela as duvara, pulun yoksa girme yaz sonra sor bunca sorunu, bende de veresiye cevaplar yok hancı…
    Anladığında yok hiç bir şeyden, adamlığın kitabını yazdırdın sabahın beşinde, beş kuruş çıkmadı cebinden, çıkmasına ama bir bardak şarabı da çok gördün yanan yüreğime. Sarhoş falan değilim saçmalama, delirmişsin sen, aklım başımda sen aklını başına devşir, devşirme duygular bana göre değil hancı.
    Ne çayı be hancı, sabahın altısı olmuş. Beş yıl oldu çay içmedim. Beni üzme artık. Kalp dediğin öyle narin, öyle nazik ki, kırılıp duruyor işte. Çayla olan muhabbetim çoktan bitti. Kalbim beş yıl önce o getirdiğin bardaktan daha saydam, daha candan, daha sıcaktı ama kırıldı be hancı kırıldı.
    Adam sende der gibi bakıyorsun, anlamıyor musun? Çok önce kırıldı benim bardaklarım. Gönlümün tereğinde bir tane bile cam bardak bırakmadım. Hepsini kırdım hancı hepsini…
    Haldan adam anlar ama sen adamlığımdan çıkartıyorsun beni, hal bilmez adamlığınla. Ne var sanki doldursan şu kupaları şarapla ve sarsan tütünü, çeksem sonra içime acı hasreti, duman olsam, önce başımdan tütsem sonra canımdan hancı…
    Ben gidiyorum tutma, kötü söyletme beni. Hem çöl olsa bu yan sana ne. Yanacakta benim, kül olacakta. Sen bir şiir kadar bile anlamadın ya beni ona yanarım. Gurbetin tozlu yolları beş yıldır sana çıkartıyorsa adımlarımı, bu benim meczupluğumdan değil, kalbimin uslanmaz, hal bilmez, utanmaz, vazgeçmez sevdasındandır. Ve ben ne zaman yola çıksam nabzım fazla atar, tansiyonum fırlar. Sebebine gelince, hala anlamadınsa ben ne deyim hancı.
    Evet, gözlerimi yitirdim, ellerini yaramdan çek, evet zülfü sırmalıyı arıyorum, o burada yok mu? Ne yani şimdi içeride değil mi? Yalan söyleme hancı sen adamsın halden anlarsın. Yoksa yok, yalanda mı bilmezsin? Mecnun olmuş gönlüme bir parça su serpmez misin? Ne biçim adamsın sen hancı? Burada değilse peki, kimde kaldı benim sevdam?
    Ey! Hancı, çeker giderim, sanma susar bu sevda, sanma bu yara iyileşir. Eğer görürsen o vefasızı; “her yerde seni arıyor, uçan kuştan, çölde yolcudan, dağda kardelenden, gökyüzünde kartaldan, bulutlardan, yerde karıncalardan seni soruyor de, seni soruyor…”
    “İşte hancı! ben her zaman böyleyim,
    Öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim?
    Kaldır artık, boş kadehi neyleyim?
    Şu benim hesabı, gör yavaş yavaş...”
(Şiir: “ Hancı” Bekir Sıtkı Erdoğon)