BİRİNCİ Dünya Savaşında yenildik.
Ordumuzun elinden silah ve cephanesi alındı ve terhis edildi.
Vatanın birçok şehri işgal edildi, düşman ayakları harimi ismetimize girdi.
Türk için kutsal olan vatan toprakların da, düşman kanlı ve hain çizmesiyle gezer, istediğini yapar oldu.
Devletin İstiklali, bireyin hürriyeti işgalcil emperyalistler tarafından elinden alındı.
Türk insanının milli ve moral değerlerini yok etmeye amaçlı dernekler pis emellerini gerçekleştirme ortamı yakaladı.
Hürriyetini yitirmiş, okulu olmayan, sanayisi olmayan, tarımı çökmüş kurak araziyle geçinmeye çalışan halk perişandı, umutsuzdu.
Bu umutsuz ortam içinde tarih sevgisiyle dolu, tarih bilgisiyle yüklü, milletinin sevdasıyla donanımlı, akıllı, akıllı olduğu içinde düşünerek hareket eden, volkan gibi yüreği olan bir adam çıktı ortaya.
Dillere pelesenk olan hitabetiyle, arşı alayı bulan, mazlumlara umut olan sesiyle haykırdı “Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar var, o da ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız yeni bir Türk Devleti kurmak.
Kimdi bu? Kalbi vatan ve milleti için çarpan bir Türk çocuğu.
Tarihini bilen, bildiği içinde milletine âşık olmuş bir Türk evladı.
Osmanlı Devleti'nin ömrünün biraz daha uzamasını sağlayan Çanakkale Savaşı'nın kahramanlarından 3. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal.
Kararlıydı azimliydi, yiğitti ve akıllıydı.
Planını önceden hazırlamıştı.
Uygulamaya koydu ve kendisine inanan, güvenen arkadaşlarıyla beraber, takvimler 19 Mayıs 1919 u gösterdiğin de milletinin kurtuluşu olacak bir yolculuğa çıktı.
Parolası neydi? Aklındaki, ağzındaki parola “Ya İstiklal, Ya Ölüm.
Bu ömrünü tamamlamak üzere olan Osmanlı Devleti'nin küllerinden yeni bir devlet yaratmanın, İstiklal kazanmanın azim ve kararlılığıydı.
Bu kutlu yolculuğun sonunda, istiklalini kazanmış, genç bir Cumhuriyet devleti kurdu. Büyük insan, Başbuğ Atatürk olarak anıldı, kabul edildi ve sevildi.
Bu kutlu yola çıkarken aklına koyduğu ve başardığı düşüncesi, bağımsızlığını kazanmak için her şeyi göze alan bu halkın yönetimde söz sahibi olmasıydı, oldu da…
Son zamanlarda kim oldukları, ne oldukları, kime, neye hizmet ettikleri belli olmayan birileri bu insana karşı olumsuz sözler sarf emektedir.
Elbette her insan tenkit edilebilir. Hakkında veya eserleri için olumlu veya olumsuz görüşler söylenebilir. Ama bunu yapmak için önce tenkit edenin menşeinin bilinmesi, karakter ve ehliyetinin yeterli, elinde de geçerli belgelerin olması gerekir.
Ve birde; o ve onun arkadaşları olmasaydı şimdi adının ne olacağını da tahmin etmesi gerekir.
Çukurdaki insanın bulunduğu yerin nasıl bir çukur olduğunu bilmeden, her ağzını açtığında midesine ve kalbine nelerin dolacağını kestirmeden hareket etmesi çok garip görünüyor.