EŞREF-İ mahlûk olarak (mahlûkatın en şereflisi) yaratılmış olan insan, Hakk’ın da temsilcisi ve adaletin de timsali konumundadır. Yüce Mevla buyuruyor ki: “Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık.” (Tîn, 95/4)  ayet-i kerimesinden anlaşılıyor ki, insan maddi ve manevi birçok cihetle en güzel bir şekilde yaratılmıştır.
“Güvenilir insan olmak” Müslüman kişinin en temel özelliklerinden biridir. Hz. Peygamber “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kişidir. Mümin de insanların canları ve malları hususunda kendisine güvendikleri kişilerdir.” (Tirmizi, İman, 12.) buyurmuştur.
Müşriklerin peygamberimize ve Allah’ın kitabına inanmadıkları halde Hz. Muhammed’e (as) “ Muhammed’ül “Emin- Güvenilir” insan demelerinin bir sebebi vardı, çünkü o emanete hıyanetlik etmeyen kendisine güvenilen bir insandı. Emaneti olan ona teslim eder, zamanı gelince emanetini geri teslim alırdı. Güvenilir olmak Müslüman’ın ve müminin temel vasfıdır. Şu halde ben de güvenilir insan arıyorum.
Ne yazık ve ne garip ki: biz Müslümanlar olarak güvenilir insan olma özelliğimizi kaybetmişiz. Yalan söyleme, adam kayırma, dolandırma, sözüne güvenmeme gibi birçok vasfımızı kaybetmişiz. Elbette genelleme yapmak yanlış olur amma, en yakınımızdaki, çevremizdeki hatta ben Müslüman’ın diyen insanlardaki bu yanlışlığa şahit olunca sitem ediyoruz. “Olamaz böyle bir şey!” diyoruz.
Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bizi aldatan bizden değildir.”(Müslim)  Buyurun bu hadisi nasıl yorumlayacaksınız. Ey yakın akrabası, komşusu ve tanıdıkları tarafından dolandırılan binlerce insanımız var. Satıcıya, esnafa, tüccara, sanatkâra güvenebilip iş yaptırabiliyor musunuz? Sanmıyorum. İşte o zaman bu işte bir sorun var? Bir yerlerde bir yamukluk var!
Ebû Mûsâ (r.a.) şöyle dedi: “Ey Allah'ın Resulü! Hangi Müslüman en üstündür? diye sordum. "Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimse" cevabını verdi buyuruyor. (Buhari) Çarşı Pazarı dolaşıp alış veriş ediyorsunuz, ya da bir ustayı iş için evinize davet ediyorsunuz: İçinizde bir endişe var, acaba bu adam dürüst davranacak mı, fahiş fiyat söyleyip beni dolandıracak mı? Hatta bu kişi eli uzun bir kişi çıkıp bana zara verir mi? Niye endişelisiniz, çünkü artık insanlara güvenemiyorsunuz, güven duygusunu kaybetmişiniz…
Bir şey kanıma dokunuyor: Yurt dışında çalışan, bizim Almancı dediğimiz- gurbetçi vatandaşlarımız, oradaki insanları ballandıra ballandıra anlatıp: Sizi kandırmazlar, işinizi sağlam yaparlar ve haklarını yedirmez, hakkınızı da yemezler deyince tepem atıyor. Yahu bize ne oluyor da bu güveni ayaklar altına alıyoruz.
Bir şey daha uyduruyoruz. “ Bizim dinimiz sağlam ama biz sağlam değil- yamukluk yapıyoruz! Onların dini çürük ama sağlam iş yapıyorlar!” Bakın şu saçmalığa dinimiz sağlam ama biz yamuğuz! Bu ne rezalet? O zaman biz hangi dine mensubuz? Elhamdüllah Müslüman’ız!...Bunu demek kolay da güven duymak niye zor? Herkes bu soruyu kendi kendine sorsun?” Biz dürüstlüğün neresindeyiz? Hatta biz Müslümanlığın neresindeyiz?
Kimse sitem etmesin kusura da bakmasın. Sorun şimdi, insanlara, tacirlere, esnafa, komşunuza, akrabanıza güvenebiliyor musunuz? Kıymetli eşyanızı, namusunuzu, paranızı güvenebilir misiniz? Cevabını siz verin buyurun. “ Güvenemiyoruz!” diyorsanız burada bir sıkıntı yok mu? Elhamdüllah biz Müslüman’ız diye göğsünüzü gere gere söylediğinize göre yamukluk bunun neresinde?...Nerden çıktı bu demeyin….Güven duygumuzu kaybettik, birbirimize güvenimiz kalmadı. Dürüst ve güvenilir olmak Müslüman’ın, müminin temel vasfı olduğuna göre, biz Müslümanlığımızı sorgulamak zorundayız. Ayrıca güvenilir olmak insan olmanın da onurlu bir vasfıdır!Yoksa şehit ve şühedanın bedduasından kurtulamayız.