Mevsimler  dağlara , taşlara  sevgi  sıcaklığını  cömertçe  dağıtıyorsa.  Sevdalı  gönülleri de  yakıp  kavurarak  Deli  gülleri  coşturan  Yaz’ı  ne etmeli. 
Zemherinin  kanları  donduran  ayazların  yaşandığı  kışı.  Suların  coşup  çağlayarak  deli deli  aktığı  ve  her tarafta  rengarenk  çiçeklerin  açtığı  aynı  zamanda  sıcacık  sevgi  dolu  bahar  ayları  yazın  habercisi  ise. 
Ağustos  ayında  balta  kesmez  buzu , sevgiyle  yanan  bağrına  basarak    yaşıyorsa.  Gönüldeki  narı , kor  ataşı  ne etmeli.
      Teslimiyet  sabrıyla    erimeyen  buzları  eriterek.  Aşılamayan  gönül  dağlarını  yorulmadan  sabırla  azimle  aşarak.  Sevgiyi de  sevgiliye…   eş  ederek , muhabbeti  gönüllerde  gül  bahçesi  etmeli.
 
            Tek odalı evimizde bu dünyada yaşadığımız her dakikayı bir imtihan sayıp, yaşamımızı sürdürüyoruz. Cuma günüydü, oğlum uda yanıma alıp Cuma namazı için camiye gittik. Namazımız bitti, Rabbim kabul etsin. Dışarı çıkan cemaatle tokalaşıp, helallik diliyoruz.
        Oturduğum tekerlekli sandalyemde , dizlerimin
üzerine koyduğum havluya birisi para koymuş.
    “Bu para kimin? ”diye sahibini aramaya çalışıyorum,
kalabalık ve gürültünün artmasıyla da derdimi anlatamıyordum...Zaten iş çığırından çıkmış, gelen önüme
para atıyor... Buna engel olamıyorum... Havluyu yüzüme
kapatıp:
    ”Ben dilenci değilim! Ben para için gelmedim!
Cuma namazı kılmak için geldim! ” diyerek hıçkırarak
ağlıyordum.
       Cemaat gitmişti. Caminin imamı bir bardak su getirip, beni teselli etmeye çalışıyordu.
oğlumda bir taraftan:
      “Baba ne çok paramız oldu.” diye
kulağıma eğilerek fısıldıyordu. Dizlerimin üzerinde biriken parayla mahalle çocuklarıyla dondurma ziyafeti verdik.
       Uzun bir müddet camiye gitmedim. Rabbim affetsin. Sevmek Allah için. Sevmek ne kadar güzel oluyor. Sevdiniz mi, art niyet, kötülük ve önyargılarınızdan arınıyorsunuz. Her şey daha güzel oluyor. İnsanlarla gönül bağı, gönül köprüsü
oluşturmak, gönül alış-verişi ne de hoş oluyor. Sevmenin
yanında, birilerinin ihtiyacını görmek çok güzel... Her insanın
yapabileceği bir şeyler vardır.
        Ben, eğer o gün birine yardımım olmuş ise çok mutlu oluyorum ve rahat uyuyabiliyorum. Bu yardımın çok çeşitleri var, saymakla bitiremeyiz.
      En basitlerinden Annem, fırınlı sobada çörek yapar.
O çörek pişene kadar, ya Rabbim bu çöreğe bir misafir
gönder, diye dua ederim. Mahalledeki çocuklarla aram
çok iyi gidiyor. Evden dışarı çıktığım zaman beni gören
çocuklar yanıma geliyorlar: “amca bakkaldan
her hangi bir şeyin  gelecekse getirelim, istersen seni gezdirelim.”diyorlar.
        Bir insana yardım etmek ne güzeldir.
Çocuklar bu güzelliği yakalamışlar. Hep böyle güzelle,
güzellikle yaşasınlar.
        İki küçük çocuk yanımdan geçti. Biraz İleri gidince geri dönüp yanıma geldiler:
“Amca, biz bakkala gidiyorduk, bize verilen bu
harçlığımızı harcamak için. Bu parayı harcamaktan
vazgeçtik, sana vermek istiyoruz.” dediler.
       Çok duygulandım. Sattığım çoraplardan çocuklara, yardım olarak birer çorap verdim.
       Benden parasıyla çorap alıp ta, parasını getirmeyen kocaman insanlara bakın, birde şu
küçük çocukların düşüncesine...
        Çocukların parasına birazda ben katkıda bulunarak o günkü gönül alış – verişini yapmış oldum.
         Evet, bu tekerlekli sandalye bana
çok şeyler öğretti. En önemlisi evreni ve insanları okumayı
öğretti. Tekerlekli sandalyeye bağlandım, akraba,
eşimizi ve dostumuzu öğrendim, mahallede esnaflık
yaptım, komşularımızı öğrendim. Öğrendiklerin çoğaldıkça
ona göre kendini ayarlıyorsun, ve o zaman yaşamın
daha bir anlamlı oluyor…
                                        ***
                                     Çiçeğim.
Günlerden  Cuma. Gene  sabah  oldu.
Perdem  aralandı,  pencerem  açıldı.
Gözlerim  seni , burnum  kokunu  içime  çekerek.
Şükür  dolu  hamd  dolu  türküler  mırıldandı.
Türkümün  adı da  sarı  çiçeğim...
 
Kurumuş  dallarını  budadım.  Yüzüme  bakarak, 
Gülümseyip  sızlandı... Canın mı  yandı  çiçeğim?.
Birden  benzin  soldu.
Hani  çiçekler  solmaz  hep  renk  verirlerdi.
Yoksa  sevdiğin  yüz  çevirip  nazar mı  eyledi?.
Ben  sana  demedim mi?.
Bu  güzelliğin  göz  kamaştırır,  yürekler  yakar.
Aç  buğulu  gözlerini  çiçeğim.
Bak , yanık  yüreğime,  ben  yandım  bir  gülüm  kaldı...
 
Hadi  gel  yanık  yüreğimizle  dua  edelim.
Hani,  yeşil  bayırlarda  evimiz  vardiya.
O sonsuzluklarda  el  ele  tutuşup  gezi  yapar;
Bazen de  bir birimizi  kovalardık...
Yorulunca da sırt  üstü  yatıp  beğendiğimiz.
Yıldızları  ellerimizle  tutup,  karanlık  dağların 
Ardına  atardık,  yanan  yürekler  bizi  bulsun; 
Aydınlık  olsun;  Rahmet  sofrasında  gönül  doyursun  diye...
 
Çiçeğim  dur hele,  kulağıma  sesler  geldi...!
Evet,evet  bugün  Cuma  hani  kadirleri, şabanları;
Ramazanları  ve  karanlık  geceleri , göz yaşlarımızda  saklı.
Kurutulmuş  ıslakları  göndermiştik ya. Evet , evet  bizi  çağırıyorlar.
Size  sonsuz  gül  bahçesi  verdik!.Suyu  kurumuş  beş  pınarınıza  sular,
Sevgili gölgesinde  dinlenesiniz  diye  mola  verdik...
Hadi  alıp  gelin.  Ayşe’nizi, menekşe, laleni izi  ve  öksüz  oğlanı.
Göçünüz  hoş  ola  sevginiz, sevdanız  daimi,  mekanınız  cennet  ola...
Selam ve dua’larımla.