Yeminli Mali Müşavir Selahattin Şenliler, 2010 yılı ülke ekonomisini değerlendirdi. Uzman gözüyle yaptığı değerlendirmede Türkiye ekonomisinin sanıldığı gibi dünyada sıralamasında ilk sıralarda yer almasının olumlu bir gelişme olmadığını ileri süren Şenliler; “Türkiye yeteri kadar üretememekte, buna karşılık tüketime hızla devam etmektedir. Türkiye, çılgın bir şekilde tüketen ve savurganlık yapan bir ülke olarak; bu ülkelerin açık pazarı haline gelmekte ve  iştahını kabartmaktadır” dedi.
    Düzenlediği basın toplantısı ile ekonomik değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaşan Yeminli Mali Müşavir Selahattin Şenliler, dünyanın on yedinci büyük ekonomisine sahip olmanın, madalyonun öteki yüzünü görmezden getiremeyeceğini söyledi.
    Şenliler açıklamasında üreterek büyümeyi bir tarafa bırakarak cari açığı kapatmanın yanlışlığından bahsetti.
    “Ya kalıcı sermaye yatırımları veya sıcak para girişleriyle, ya da borçlanarak veya varlıklarınızı satarak cari açığınızı kapatacaksınız” diyen Şenliler şöyle konuştu:
    “Türkiye'deki tasarruf eğiliminin yetersiz olduğu düşünülecek olunursa, sıcak para girişleri ile ödemeler dengesini sağlamak en kolay yol olarak görülmektedir. Bunu sağlamak için de yabancılara cazip şartlar sunmak zorundasınız. Düşük kur, yüksek faiz ve vergilendirilmeyen yabancı sermaye giriş çıkış politikalarının temel amacı budur.
    İhracatın artması ve enflasyonun düşük seviyelerde seyretmesi güzel unsurlardır. Ancak, sürekli kredi kullandırılarak toplumun borçlandırılması ve ekonomik büyüme aşkı, çok fazla ısınan bir ekonomik yapıyı ortaya çıkaracaktır.
    İhracatın  ithalattan fazla olduğu ekonomilerde borçların ulusal gelire oranının fazla bir önemi yoktur. Ancak, ihracatınızın ithalatı karşılama oranının yüzde ellilere düştüğü bir ortamda, tehlike çanlarının çaldığını duymak gerekir.
    Yılda elli milyar dolar enerji faturası ödeyen bir ülkede, hala sıcak para girişinden yardım beklemek, günü kurtarmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
    Türkiye'nin, katma değeri yüksek ileri teknolojik üretimlere ve bunları dünya piyasalarında pazarlamaya ihtiyacı vardır. . Bunun için de yapısal reformların hayata geçirilmesi gerekiyor.
    En önemli sorunumuz,  eğitim sistemindeki yetersizlikler ile bilim ve teknolojiye AR-GE yapılan yatırımlarının yetersizliğidir. Üniversitelerimiz dünyadaki gelişmelere uyum sağlayamamak tadır.”
    Yıllardır hazır teknolojilerle Türkiye'nin bilim ve teknoloji öz geçmişini kullanmasının engellendiğini vurgulayan Şenliler;
    İşsizler ordusu yaratan bir eğitim sisteminden;  çağa uygun bir eğitim sistemine hızla geçilmelidir. Türban tartışmalarından bilim ve teknolojiye zaman ayıramayan üniversitelerimiz de radikal değişimlere gereksinim vardır.
    Ucuz ara mallar ithal ederek ihracat yapan firmalarımızın dövizli borçları hızla artmaktadır. Yıllarca ihracatın artması için yüksek kurlara gereksinim olduğunu söyleyenler, düşük kur politikası döneminde nasıl oluyor da ihracatımızın arttığı sorusunun yanıtını çok iyi bilmelerine rağmen sessiz kalıyorlar.
    Sorunun cevabı, ucuz ithal malları ve yurt dışından borçlanma politikalarında yatmaktadır. Doğal olarak, müteşebbüsün nihai amacı kar elde etmek olduğuna göre, hangisi daha kolay ve risksiz geliyorsa o yöne doğru gidecektir. Üretimde kalite ve verimliliğin artırılmasına fazla önem vermeyecektir.
    Türkiye, katma değeri yüksek ileri teknolojik ürünler üreterek ihracatını ithalatının üstüne çıkarmak zorundadır. Önümüzdeki en iyi örneklerden birisi Güney Kore modelidir. Yirmi yıl öncesinde ekonomisi bizden geride olan Güney Kore, düşük seviyeli sosyal güvenlik politikalarını bir tarafa bırakacak olursak nasıl başardıysa, biz neden başarmayalım. Nasıl ki, otomobil ihracatımızla övünmeyi hak ediyorsak, başka teknolojik ürünlerde de kendi markalarımızla aynı başarıyı yakalamalıyız.
    Tüm planlarımızı yirmi, yirmi beş yıl içinde Çin ve Hindistan'ın dünyanın en büyük ekonomileri olacağını düşünerek yapmalı ve ucuz emek rekabetinin aleyhimize işleyeceğini gözardı etmemeliyiz.
    Teknoloji satabilmenin en önemli güç olduğu günümüz dünyasında, Türk teknolojisi kullanılarak üretilen ve dünya piyasalarında yer edinen bir markamızın neden olmadığı sorusuna verilecek cevaplar, çözümün de kendisi olacaktır. Siyasi etkilerden uzak ve popülizm kokmayan, dış gelişmeleri göz önünde tutan, sonuçları ölçülen, objektif teşvik politikalarına ihtiyaç vardır” diye konuştu.
    Yeminli Mali Müşavir Selahattin Şenliler, sürekli olarak vergi ve sigorta primi affını uygulamaya koyarak bir yerlere varılmayacağının da altını çizdiği açıklamasında şunları kaydetti:
“Yüksek girdi fiyatları ve enerji maliyetleri ile istihdam üzerindeki vergi ve sigorta yükünün karşılanamaz boyutlara ulaşması, üretimdeki kalite ve verimliliği olumsuz etkileyerek rekabet gücünü zayıflatmaktadır. 
     Sigortalı çalışanların yarıya yakın kısmının  Asgari Ücret seviyesinde  gelir elde ettiğini ve milyonlarca diplomalı  işsizin;  asgari  ücretten dahi iş bulamadığı; sosyal dengelerin ve ahlaki çöküntülerin hız kazandığı bir Türkiye'de sosyal barış sorgulanır hale gelmektedir. 
    Üniversite mezunu gençlerimizin; temizlik şirketleri, özel güvenlik şirketleri kapılarında asgari ücrete razı olarak iş beklemesinin vebali “Sadaka kültürü”nü bir yaşam tarzı olarak öngören zihniyetler olacaktır.”

Editör: TE Bilişim