Yaylagül yaptığı yazılı açıklamada, artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü anlamlarına zekat, İslami bir terim olarak belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için muayyen kişilere verilmesi anlamına geldiğini hatırlattı.
     Yaylagül, ''Bir kimsenin zekat vermekle mükellef olması için Müslüman, hür, akıllı, buluğ çağına ermiş olması, borcundan ve asli ihtiyaçlarından fazla ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte nisap miktarı mala sahip olması gerekir'' diye konuştu.
     Zekat ve fitrelerin kimlere verilebileceğinin Kur'an-ı Kerim'de belirlendiğini kaydeden Yaylagül şunları kaydetti:
     ''Tevbe Suresi'nin 60. ayetinde, 'Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düzenler, Allah yolunda cihada koyulanlar (mukaddesatı korumak için mücadele verenler, ilim tahsil edenler), yolda kalmış olanlar, zekat toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulup adı verilen, kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen kimselerdir' denilmektedir. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekat konusunda da kameri ay hesabı uygulanır.
    Zekatın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kameri yılın geçmesi beklenir. Buna rağmen mal sahibi vakti gelmeden zekatını verebilir. Sadaka-i fıtır, borcundan ve asli ihtiyaçlarında fazla olarak nisap miktarı olan her Müslüman'a vaciptir.
    Bireyin sadaka-i fıtır ile mükellef olması için öngörülen zenginlik ölçüsü, zekatta aranan nisaptır. Ancak Sadaka-i fıtırda, zekatta öngörülen malın artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şartı aranmamaktadır.''
Editör: TE Bilişim