ŞAİR YAZAR ÇELEBİ
ÖZTÜRK'LE ROPÖRTAJ
HAZIRLAYAN:   Ahmet  SARGIN   
    Akdağmadeni ilçesine 2006 yılında Ayniyat Saymanı olarak atanan Çelebi Öztürk ile dostluğumuz bu zaman içerisinde hızla gelişti. Kendisi yabancı bir çevrede, ancak Anadolu insanına sevgi, muhabbet ve büyük bir saygıyla bağlı bir edebiyatçıdır. Bu özellikler, yaşadığı çevreyi tanıtmak için onu zorladı. Akdağmadeni’nde büyük bir şiir dinletisi düzenledi. Çeşitli bölgelerden gelen çok sayıda Şair ve Yazar’ı ağırlayarak onları Anadolu insanı ile kaynaştırdı. Akdağmadeni ilçesinde Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenerek çıkardığı Şiir Tahlilleri Dergisi ile de bu düşünceye hizmet etti. Tanınmamış Şairleri tanıttı. Bu ilçede kısa sürede olsa yayıncılık yaptı. İlçelerimizde yayınlanan yerel gazetelerde köşe yazıları yazarak ilimiz kültürüne katkı yaptı.
    Sağlık Meslek Liselerinde okutulan Daktilografi ders kitaplarının Türkiye’de ilk ve tek yazarı olmasıyla tanındı. Halkbilimci, Araştırmacı, Şair, Yazar, Gazeteci…Çeşitli edebiyat dergilerinde editör, koordinatör ve genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı. Şiirleri pek çok antoloji kitaplarında yayınlandı. Gerçek isminin yanı sıra birçok müstear adlarla yazdığı yazıları yerel gazeteler ve internet sitelerinde halen yayınlanmaya devam ediyor.
    Türkiye Yazarlar Birliği ve Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM)üyesidir. İLESAM’ın TV. Radyo Yayın Kurulu asil üyesi ve Kırıkkale Temsilcisi olarak görev yapmaktadır.
    Şair- Yazar Çelebi Öztürle yaptıgımız ropörtajı okuyucularımızla paylaşıyoruz:
A. SARGIN: Sayın Öztürk, sizi okuyucularımıza tanıtarak başlayalım.bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Ç. ÖZTÜRK:  Benim için, doğduğum yerin- kimliğimde yazılı ilin- hiç bir önemi yok…Edirne’den Kars’a benim memleketim. Bu sınırlar içerisindeki değerler benim her şeyim. Ama okuyucularımız için bunu söyleyim: Aslen Kırıkkaleliyim. Delice ilçesinin Yeniyapan köyünde 1963 yılında doğdum. Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Eski Çağ Tarihi Bölümü ile başlayan eğitim macerası Kırıkkale Meslek Yüksekokulu İktisadi ve İdari Programlar Bölümü’nde devam ederek Açıköğretim Fakültesi İş İdaresi Bölümü’nde noktalandı. Gazetede muhabirlik ile başlayan yazı hayatım Yazı İşleri Müdürlüğü ile uzun süre devam etti. Cumhuriyet Şehri Kırıkkale ve İhsan IŞIK tarafından hazırlanan Türkiye Kültür ve Edebiyat Adamları Ansiklopedisi’nde yer aldım.
A. SARIN: Şiire ve edebiyat tutkunuz nasıl başladı? sizi yazmaya ve edebiyata yönlendiren bir olay var mı?
Ç. ÖZTÜRK: Her yazarın hayatında yazar olmasına neden olan küçük büyük faktörler vardır. Benim de hayatımda böyle bir etken tabii ki var. Ortaokulda Türkçe öğretmenimiz Ankara seyahatiyle ilgili bir kompozisyon ödevi vermişti. Herkes Ankara’ya giderken gördüklerini ve hissetlerini yazacaktı. O zamana kadar Ankara’yı hiç görmemiştim. Açıkçası ne yazacağımı bilemiyordum. Birkaç gün Ankara’ya gidiş macerasını hayalimde kurguladım. Yarım sayfayı geçen kısa bir kompozisyon yazdım. İki gün arayla okuyor ve yeniden düzenleme yapıyordum. Tekrar tekrar okuyarak son şeklini verdim ve ödevimi teslim ettim. İlk yazı çalışmamaız böyle başlamış oldu.
A.SARGIN:Sayın Öztürk Peki Sonuç ne oldu? İlk eserinizi ne zaman yayınladınız?
Ç. ÖZTÜRK: Bir ödev için yazdığım yazım Sınıfın en güzel öyküsü seçildi.
    İlk eserim gerçek yaşamdan alınmış kısa bir öyküydü. Yerel bir gazete de yayınlandı. Bu eser aynı zamanda profesyonel olarak bir başlangıçtır. Daha sonra aralıksız devam etti.
A. SARGIN: İlk kitabınız ne zaman yayınlandı? Yayımlanınca neler hissettiniz?
Ç.ÖZTÜRK: Basılı yayın olarak ilk kitabım 1999 yılında yayınlandı. Sağlık Meslek Liseleri ve bazı Yüksekokullarda okutulan Daktilografi ders kitabıydı. Birinci ve ikinci sınıflar için ayrı ayrı yazılmış bir kitaptı. Birincisi iki baskı yaptı. Bu kitaplar, Türkiye’de müfredata uygun olarak hazırlanan ilk kitaplardır.
    İlk kitabım olması nedeniyle heyecanımı anlatamam. Bir insanın, ilk defa baba olduğu zamanki duyduğu heyecana benziyor.  Yazar için bu duygu değişmez. Yeni yayınlarda da aynı duygu yaşanır.
A. SARGIN: Geriye dönüp baktığınız zaman “İyi ki yaptım” dediğiniz sizi heyecanlandıran çalışmlarınız var mı?
Ç. ÖZTÜRK: Tabii ki var. Memuriyete başlamadan önce özel bir eğitim kuruluşunun idareciliğini ve öğretmenliğini yaptım. Sağlık Meslek Liselerinde 6 yıl öğretmenlik yaptım. Bu yıllar, hayatımın en anlamlı dönemleridir. Öğretmenlik kutsal ve onurlu bir meslektir. Bu camianın içinde olmak gibi güzel ve onur verici bir duygu yoktur. İyi ki yaşamışım. Sağlık Meslek Liselerinde kendi kitabımı okutmuş olmanın heyecanını yaşadım. Sanırım bu duyguyu yaşamak çok az insana nasip olur.
A. SARGIN: Bir de kamu da idarecilik döneminiz var. Bundan da bahseder misiniz?
Ç. ÖZTÜRK: Evet. Görev yaptığım kurum ve kuruluşlar tarafından çok sayıda teşekkür ve takdirname ile taltif edildim. Başarının fark edilmesi insanı teşvik ediyor ve gururlandırıyor.
A. SARGIN: Bir yazar olarak çeşitli  ödüller ve dereceli sonuçlar aldınız mı? Bunları bizimle paylaşır  mısınız?
Ç.ÖZTÜRK: Ödül, daha iyi eserler üretmek için yazarı kamçılar. Fark edilmek güzel bir duygu.  Onur ödülleri ve ikincilik ödülü kazandım. Ancak ödülü önemsemiyorum. 
A. SARGIN:Sayın Öztürk  biraz da şairlik yönünüzden bahsedelim.
Ç. ÖZTÜRK: Abdurrahim Karakoç, Sezai Karakoç ve Necip Fazıl’la başlayan bir serüven... Rahmetli annemden sürekli mani dinlerdim. Babamın da kış akşamlarında şiir okuduğunu hatırlıyorum. İlkokuldan itibaren yavaş yavaş karalamaya başladım. Ortaokulda çeşitli dergilere, o zaman şiir dediğim karalamalarımı gönderdim. Yayınlandı mı bilmiyorum. Çünkü hiçbiri gelmedi. Oldukça çok  şiir kitabı okudum. Batı ve Arap edebiyatına mensup şairlerin şiirlerini okudum. Bu tür yayınları takip ediyorum. Türk Edebiyatından bir çok şair ve yazarın eserini okumuşumdur.
A. SARGIN: Sayın Öztürk, Şairliğiniz nasıl başladı? Şiir kitabı yayınladınız mı?
Ç. ÖZTÜRK: Yayınladığı ilk şiir kitabını reddetmiş bir insanım! Ancak şair olduğumu söyleyemem. Şiir yazmaya çalışıyorum.
A. SARGIN: Ama Çelebi Kardeşim! Yeni yetmeler basıp parayı şiir kitabı yayınlıyor, ortalıkta şairim diye övünüp gezinenler var. Siz hâlâ şair olmaya çalışıyorum, diyorsunuz.
Ç. ÖZTÜRK: Benim bu meşakkatli yolda iki dönemim vardır. Kırk yaşına kadar şiir yazmaya çalıştığım acemilik dönemim…Ben kırk yaşından sonra şair oldum diyebilirim. Bu yaşımdan önceki şiirlerim çıraklık dönemi sayıyorum. Onlar, kendimi eleştirmek ve nerede olduğumu görmek için “deney” araçlarımdı. Onları şiir olarak kabul etmiyorum. Kırk yaşından sonra yazdığım şiirlerime “Şiir” diyorum. Onlar benim çocuklarım gibidir.
A. SARGIN: Şiir tahlilleri üzerine çalışmanız var. Teşekkür ediyorum benimde bir şiirimi en güzel şekilde tahlil ettiniz. Şiir tahlilleri  çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Ç ÖZTÜRK: Şiir tahlilleri çalışmalarım devam ediyor. Oldukça zor ve sorumluluk gerektiren bir konu. Bu anlamda titiz çalışıyorum. Bana gönderilen şiirleri inceliyorum. Ya da kendim araştırıyorum. Seçtiğim şiirler üzerinde günlerce çalışıyorum.
    Şiir yazan veya yazmak isteyen genç kardeşlerimizi yönlendiriyorum. Bu çalışmaları internette yayın yapan edebiyat sitesinde bir yıldır yayınlıyorum.
    Birkaç yıl sonra basılı yayın olarak çıkaracağım inşallah.
Devamı yarın
A. SARGIN: İyi bir şiir tahlilcisi olarak şiir yazan veya şiir  yazmak isteyenlere tavsiyeleriniz  nelerdir?
Ç. ÖZTÜRK: Benim en büyük sıkıntım, üç kelimeyi art arda sıralayıp şiir yazdığını zannedenlerle, bunu satmaya kalkanlarladır. Bunların eleştiriye de tahammülleri yoktur…Şiir yazmak isteyen kimse öncelikle Türk Halk Edebiyatını, Divan Edebiyatını bilmelidir. Türk Edebiyatında iz bırakmış şairlerimizin kitaplarını bol bol okumaları gerekir. Şiirde dil, anlatım, konu, biçim, kafiye v.s. teknik konuları mutlaka bilmelidirler. Bilmeden olmaz. Şair, kelimelerle oynamalıdır. Hangi kelimeler yan yana gelirse anlatım daha kuvvetli olur, onu bilmelidir.
A. SARGIN : Sayın Öztürk, eserleriniz  yayınlandı. Bundan mutluluk duyduğunuzu da ifade ettiniz. Bundan sonraki projeleriniz nelerdir, bu konuda okuyucularımıza bilgi verir misiniz?
Ç. ÖZTÜRK: Ölümün İki Yüzü isimli bir romanım ve Zemheri Öyküler isimli bir öykü kitabım tamamlandı. Gerçekleşen rüyalar Rüya Yorumları isimli bir araştırma – inceleme kitabını yeni tamamladım. F ve Q Klavye İle On Parmak Yazma Teknikleri isimli bir eğitim kitabım üzerindeki çalışmalarım bitmek üzere. Bunlar 2011 ve 2012 yıllarında bir aksilik olmazsa inşallah yayınlanacak. Bu arada Edebiyat Fakültesinden bir öğrenci şiirlerim üzerine bir araştırma ve inceleme hazırlıyor. Birlikte çalışıyoruz. Bu çalışmanın da sonuna gelinde. Bu da 2011 yılında yayınlanacak. Kent Kültürü üzerine bir çalışma yapıyorum. Allah sağlık verirse ömrümün sonuna kadar yazmaya devam edeceğim. Bu arada edebiyat dergileri ve gazetelere  de yazmaya devam ediyorum.
A. SARGIN: Bu kısa söyleşi zamanı içerisinde sizi çok geniş şekilde tanıtamasak da en azından Çelebi Öztürk hakkında  kısa bilgi vermiş olduk. İzninizle söyleşimizin ikinci bölümüne geçmek istiyorum.
    Dışarıdan Yozgat’ı nasıl görüyorsunuz?  Yozgatlı hakkında ilk düşündüğünüz şey neler oluyor?
Ç. ÖZTÜRK: Yozgat’ın havası soğuk…Havasından mıdır, yoksa suyundan mıdır bilinmez, insanı da sert oluyor! Ortaokulda Yozgatlı bir sınıf arkadaşım vardı. Konuşmaları, davranışları köy ortamındaymış gibi bir hava veriyordu. Herkesle kavga eden kaba bir çocuktu. Yozgat ve Yozgatlı hakkındaki ilk düşüncem bu arkadaşım ile şekillendi. Bana göre Yozgat ve Yozgatlı kabaydı... Ancak, biliyorsunuz 2006 yılından beri Yozgattayım. Akdağmadeni ve şimdi de Yerköy’de görev yapıyorum. Akdağmadeni başta olmak üzere Yozgat merkezde çok güzel dostluklar edindim. Unutulmayacak arkadaşlıklar ve  anılarla hâlâ ilinizdeyim. Yerköy’de de güzel dostluklar kurdum. Temiz ve güzel insanlarla tanıştım. Ancak malesef  bazı kötü anılarım da oldu. Beş parmağın beşi de aynı değil derler…Benim için, Yozgatta yaşadığım olumsuzluklar hiçbir zaman güzel şeylerin önüne geçemez. Geçemeyecektir de. Yozgat’ı ve Yozgatlı hemşerilerimi seviyorum.
A. SARGIN: Bir Yozgatlı olarak yaşadığınız olumsuz şeylerden dolayı üzüntü duymakla birlikte, Yozgat ve Yozgatlı hakkındaki son sözleriniz beni mutlu etti, teşekkür ederim. Yaşadığınız olumsuzlukları az çok tahmin edebiliyorum. Burada hemen şunu sormak istiyorum: Bu olumsuzlukların giderilmesi mümkün müdür?
Ç. ÖZTÜRK: Tabii ki giderilebilir. İlin Sivil Toplum Kuruluşları, resmi kurum ve kuruluşlar, Belediye ve Valilik olarak Yozgat Kent Kültürü Projesi hazırlanmalı. Buna siyasilerinde katkı ve destek vermesi gerekir. Öncelik Yozgatta yaşayan ister yabancı olsun, ister Yozgatlı olsun, “Ben Yozgatlıyım” diyebilmeli ve Yozgat için çalışmalı. Bunun sağlanması gerekir. Eğer Sayın Belediye Başkanı, Sayın Vali ve Sivil Toplum Kuruluşları böyle bir düşünce içerisinde olurlar ve çalışmak isterlerse, benim hazırladığım Kent Kültürü Projesini kendilerine arz edebilirim.
A.  SARGIN: Sayın Öztürk bu düşüncelerinizden dolayı size teşekkür ediyoruz. Tabii umuyoruz ki Sayın İl Yöneticilerimizde bizim gibi düşünürler.
    Peki, Yozgat Şairler ve Yazarlar Birliği’nin ilimizin tanıtımına katkısının olduğuna inanıyor musunuz? Kırıkkale’de şiir dinletileri düzenlediniz. Tecrübeniz var. Bu konudaki görüşünüzü öğrenmnek istiyoruz.
Ç.ÖZTÜRK: Evet. Kesinlikle katkısı var. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen şairler, yazarlar buradan iyi bir izlenimle ayrılırlarsa, emin olun gittikleri bölgelerde, yazdıkları her yerde Yozgat’a ve Yozgatlıya bakış açısı değişecektir. Milyarlar harcasanız şair ve yazarların yapacağı etki kadar etki yapamazsınız. En ucuz reklâm aracı…Bunu herkes bilmelidir.
A. SARGIN: Yozgat Şair ve Yazarlar Birliğinin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Ç. ÖZTÜRK: Yetersiz buluyorum. Belediye ve Valilikten yeterli desteği alamadığınızı düşünüyorum. 9. Sürmeli Festivaline katıldım. Şair ve yazarlara üçüncü sınıf insan muamelesi yapıldı. Gece yatmak için tahsis edilen mekânda imkânlar kısıtlıydı. Afedersiniz ama tuvaletlerde tas yoktu. Hatta bir yönetici şoförünü göndererek kitaplardan birer tane aldırmak istemiş, buna bir arkadaşımız şiddetle tepki göstermişti. Bunları üzülerek aktarıyorum, ama bunların hem tarafınızca, hem iliniz yöneticilerince bilinmesi gerekiyor. Birliğinizin sadece festivalde değil, tüm etkinliklerde aktif olması gerekir. Üyelerinizin eserlerini yayınlayabilirsiniz. Bunlar maalesef yok…Ayrıca Birliğiniz Yönetim Kurulunun birlik ve beraberliği de şüpheli! Yozgat'ta yapılan aktivitelerde sadece Ahmet Sargın ismini görüyoruz. Bir kişi, bir ilin kültürünü, reklâmını, tanıtımını tek başına omuzlayamaz. Sadece Birliğinizin değil, İl Yöneticisi sıfatını taşıyan herkesin bu sorumluluğu üstlenmesi gerekir. Festivallere halkın katılımı için iyi reklâm yapılmalı. Halkın olmadığı hiçbir etkinlik başarılı olamaz, başarılı sayılamaz. Diğer türlü körler sağırlar birbirini ağırlar, veciz ifadesinin anlamı yüklenmiş olur.
    Ben, Yozgat’ı ve Yozgatlıları seven, onlar için güzel duygular besleyen bir edebiyat adamı olarak davet aldığım her zaman festivalinize ve diğer etkinliklerinize seve seve katılacağım.
    Gazeteniz yazarlarından Sayın Tarık Yılmaz’ın Yozgat ve Yozgatlı hakkındaki bir köşe yazısını okumuştum. Sanırım çok ciddiye alınmadı. Aslında bu yazının ve bu söyleşide ifade ettiğim düşüncelerin iyi irdelenmesi ve bu konuda bir çalışma başlatılması gerekir. Başka söyleyeceğim bir şey yok.
A. SARGIN: Bizi kırmayarak sohbetimize  katıldığınız için size  teşekkür ediyor, bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Ç. ÖZTÜRK: Düşüncelerimi açıklama fırsatı verdiğiniz için asıl ben size  teşekkür ediyorum. İyi yayınlar dilerim. Yozgat halkına da selam ve saygılarımı sunuyorum.
ANADOLU’M

 

Türküler çalsın davullar zurnalar

Halaya dursun kınalı kuzular

Köyüm sevdası gönlümdeki bahar

Anadolu’m da düğün havası var.

 

Harman kurulur, sap saman sürülür

Misket oynanır, Türküler söylenir

Elinde mendil halaya durulur

Anadolu’m da Türkü havası var.

 

Boy fidan gibi, memeleri dik dik

Yeni terlemiş, erkeğimsi bıyık

Çıplak gönülde hayalleşir yastık

Anadolu’m da sevda havası var.

 

Tel tel saçılmış zülüfü ay gibi

Gözleri zeytin, dudaklar nar gibi

Saçılmış gelir çıplak bir tay gibi

Anadolu’m da gönül havası var.

                          Çelebi Öztürk

 

CAN FİDAN

 

-Bir Seni Öldüremedim-

Şimşek çakar korku salar, çare sende

Kopan, kızgın fırtınadır yüreğimde

Yağmur yağar ki, mevsim kış gözlerimde

Derin girdapta üşüyorum can fidan.

Aklım sende, gözüm sende, gönlüm sende

Sende kalan can, can gibi değil bende

Sonbaharda kalan gizli bir mevsimde

Yaprak gibi döküldü suya can fidan.

Hastalığım sen gibi düştüm yatağa

Musibet kaç defa dayanır kapıya

Cehennem alevi çöker sol yanıma

Kavrula kavrula göçerim can fidan.

Resimlerini yaktım, öldürdüm bende

Kurşun gibi tek tek sıktım dizelerde

Gözüne, yüreğine her bir sözümde

Tir tir titredim vuramadım can fidan.

                         Çelebi ÖZTÜRK

 

 

             İNSANOĞLU

 

“Çiğ süt emmiş,” emen bu insanoğlu

Kat kat katlanan mala doymuyorlar

İnsanlığını satan Âdemoğlu

Geldiği o yeri unutuyorlar

 

Farklı farklı düşünce ve huyları

Hâkir görüp birde küçümsüyorlar

Muhtaca yardım olmadık huyları

Cimrilikte ödüle koşuyorlar

 

Adı her ne ise cimri domuzlar

Malı da biriktirip duruyorlar

Ora götüreceklerini sanıp

Gafletin uykusunda uyuyorlar

 

Para her kapıyı aralar sanıp

Adam sıfatına bürünüyorlar

Domuz gibi yedikçe yer, yağlanıp

Kedi gibi de nankör oluyorlar.

                  Çelebi Öztürk

Editör: TE Bilişim