Türkiye'de 15 yıllık deneyimli bir öğretmen ile yeni başlayan bir öğretmenin ücreti arasındaki farkın yıllık bin 64 doları bulduğu, bu rakamın OECD ülkelerinde ise ilköğretimde yıllık 10 bin 477 dolara, ortaöğretimde ise 13 bin 283 dolara kadar yükseldiği belirlendi.
    Türkiye'de 15 yıllık deneyimli bir öğretmen ile yeni başlayan bir öğretmenin ücreti arasındaki farkın yıllık bin 64 doları bulduğu, bu rakamın OECD ülkelerinde ise ilköğretimde yıllık 10 bin 477 dolara, ortaöğretimde ise 13 bin 283 dolara kadar yükseldiği belirlendi.
    Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM), Öğretmenler Günü dolayısıyla "Öğretmenlerin Demografik, Ekonomik ve Kültürel Durumları"na ilişkin bir rapor hazırladı. Buna göre, Türkiye'de resmi kurumlarda 676 bin 120 öğretmenin, 67 bin 826'sının yönetici, 539 bin 60'ının kadrolu ve 69 bin 234'ünün ise sözleşmeli olarak görev yaptığı belirlendi. Araştırmada Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki öğretmenlerin yüzde 25.7'sinin ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki öğretmenlerin ise yüzde 18.5'inin sözleşmeli olduğu belirtildi.
KAMU KURUMLARINDA 147 BİNE YAKIN SÖZLEŞMELİ PERSONEL VAR
    Mart 2010 itibariyle genel bütçe kapsamındaki kamu kurumlarında 146 bin 831 sözleşmeli personelin istihdam edildiğini belirten EBSAM, bunların yüzde 46.3'ünün Milli Eğitim Bakanlığı'nda sözleşmeli öğretmen olarak çalıştığını ifade etti. Araştırmada 2010 yılına kadar toplam 102 bin 749 sözleşmeli öğretmen alımı yapıldığı belirtildi.
    Kadrolu öğretmenlerin yüzde 5.2'sinin yüksek lisans öğrenimine sahip olduğunun belirtildiği  araştırmada, öğretmenlerin yüzde 34.8'inin sınıf öğretmenliği branşında yer aldığı söylendi.
    Araştırmada, Türkiye'de 40 yaş altı kadrolu öğretmenlerin oranının yüzde 70 olduğu bu rakamın OECD ülkeleri ortalamasının yarısından biraz fazla olduğu ifade edildi.
SÖZLEŞMELİLERDE EVLİLİK ORANI DÜŞÜK
    Sözleşmeli öğretmenlerin yüzde 42.9'unun, kadrolu öğretmenlerin ise yüzde 79.4'ünün evli olduğunun ifade edildiği araştırmada, öğretmenler cinsiyetleri bakımından değerlendirildiğinde, Türkiye'de okul öncesindeki öğretmenlerin yüzde 95.3'ü kadın olduğu, bu oranın ilköğretimde yüzde 49.8'e, ortaöğretimde ise yüzde 41.4'e gerilediği gözlendi.
    OECD ülkeleri ortalamasına bakıldığında ise, kadın öğretmen oranının okul öncesinde yüzde 96.9, ilköğretimde yüzde 80.5, ortaöğretimde ise yüzde 53.7 olduğu tespit edildi.
    2010 yılında 52 bin 526 öğretmen adayının eğitim fakültelerinden (Tezsiz yüksek lisans ve diğer eğitim fakülteleri dahil) mezun olduğunun vurgulandığı araştırmada, söz konusu rakamın her yıl arttığı vurgulandı.
TÜRKİYE, OECD ÜLKELERİ  İÇİNDE ÖĞRETMENE EN DÜŞÜK MAAŞ VERENLERDEN
    Türkiye'nin, OECD ülkeleri arasında öğretmene hem en düşük ücreti veren hem de mesleki kıdem bakımından en az ücret artışı veren ülkelerin başında geldiğinin vurgulandığı araştırmada, mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin 1 yıllık ücretinin 15 bin 180 dolar (Ek dersler dahil), 15 yıllık kıdemli bir öğretmenin 1 yıllık ücretinin ise 16 bin 246 dolar olduğu belirtildi.
    Türkiye'de mesleğe yeni başlamış bir öğretmenin ücreti ile 15 yıllık bir öğretmen ücreti arasındaki farkın sadece 127 TL, 24 yıllık en üst kademedeki bir öğretmenin ücreti arasındaki farkın ise 237 TL olduğu görüldü.
    Araştırmada, 15 yıllık deneyimli bir öğretmen ile yeni başlayan bir öğretmenin ücreti arasındaki farkın yıllık bin 64 dolar olduğu, OECD ortalamasının ise ilköğretimde 10 bin 477 dolar, ortaöğretimde ise 13 bin 283 dolar olduğu ifade edildi. Türkiye'de mesleğe yeni başlamış bir öğretmenin ücreti bin 388 TL olurken, 24 yıllık bir öğretmenin ücreti ise bin 625 TL düzeyinde olduğu tespit edildi. Araştırmada, toplumun dört ana hizmet alanı olan eğitim, adalet, güvenlik ve sağlık kurumlarında çalışanların ücretleri incelendiğinde, bir polisin, avukatın veya doktorun aldığı ücretin, öğretmenin aldığı ücretten daha yüksek olduğu vurgulandı.
"ÖĞRETMENLER EKONOMİK SIKINTILARI NEDENİYLE KENDİNİ MESLEĞİNE VEREMEMEKTEDİR"
    Raporun sonuçlarını  değerlendiren Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Halil Etyemez, öğretmenin kişisel ve meslekî gelişimleri için ilgi duyduğu çeşitli etkinliklere katılması veya ayda bir iki defa sinema ya da tiyatroya gitmesi; kitap, dergi, gazete gibi yayınları alması; ailesi ile birlikte tatil yapması gibi para gerektiren ihtiyaçlarının olacağının da bir gerçek olduğunu ifade ederek, "Bu tür ihtiyaçların karşılanması, mesleki verimliliğin artmasında önem arz etmektedir. Öğretmenlere ödenen ücret ve sağlanan diğer imkanların yeterli olmadığı, öğretmenlerin verdikleri hizmetin karşılığını alamadığı ve toplumsal statüsünün istenilen düzeyde olmadığı görülmektedir" dedi.
    Öğretmenlerin var olan ekonomik sıkıntıları nedeniyle kendilerini mesleğine veremediğini kaydeden Etyemez, "Görevlerini en iyi şekilde yapabilmeleri, kişisel ve mesleki gelişimlerinin sağlanması ve öğretmenlik mesleğinin cazip hâle getirilebilmesi için hem ekonomik hem de sağlanan imkanlar bakımından öğretmenin durumunun, toplumda gelir düzeyi yüksek diğer temel hizmet alanı olan sağlık, güvenlik ve adalet çalışanlarının düzeyine getirilmesi gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Editör: TE Bilişim