28 Şubat postmodern darbesinde tanklar Sincan sokaklarında yürürken vesayet zincirinin  Anadolu da haklarını elinden aldığı, özgürlüklerini kısıtladığı dönemin mağdurlarından, öğretmenlik mesleğinden zorla istifa ettirilen Yozgatlı Muammer Turhan, iadeyi itibar davası ile yıllar sonra hakkını arıyor. 
Emekli eğitimci Muammer Turhan, başörtülü öğretmenlerin okul kapısına başörtülü geldikleri  gerekçesi ile o dönemin milli eğitim müdürü ve müfettişleri tarafından haksız suçlamalara maruz kaldığını söyledi. 

“Sonradan 28 Şubat olarak ünlenen bu dönemde ben Yozgat Lisesi Müdürlüğü görevinden alınmış oldum. Ondan önce uzun yıllar eğitimci ve idareci olarak Türk milli eğitimine hizmet ettim. Binlerce öğrenci yetiştirdim, binlerce öğrenci diploması imzaladım. Şerefle o günleri hatırladığımızda gurur duyuyoruz” diyen Turhan; 
“28 Şubat sürecinde bizi görevden almakla kalmayıp görevlerimizi iki kez değiştirdiler. Önce İmam-Hatip Lisesi’ne, sonra Kız Meslek Lisesi’ne norm kadro bahanesi ile görevimi değiştirmiş oldular. O gün bize bu muameleleri görmelerinin, istifa ettirmelerinin baş sebebi başörtülü öğretmenleri koruduğumuz, öğretmenlerimizin başlarını açtırmadığımız başörtüsü ile suçlanmamıza neden oldu. O gün 4 öğretmenimiz başörtülü olarak okula geliyorlardı ancak derslerine başörtülü değil de açık olarak giriyorlardı. Zaman zaman başörtüsü konusunda milli eğitimden direktifler doğrultusunda bütün öğretmenler uyarılmıştır” dedi. 

Başörtüsünün bir suçlama sebebi olamayacağını belirten Turhan, 18 sene sonra başörtüsünün yasaklanmayacağı Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından da tescillenmiş olmasına rağmen 28 Şubat sürecinde maruz kaldığı suçlamanın kaldırılmasını istiyor. 



MÜFETTİŞ BAYANLAR TUVALETİNE KADAR GİRDİ

Turhan, 28 Şubat sürecinde başörtülü bayanlarımıza yönelik utanç verici baskılar yaşandığını o yıllarda başından geçen şu olayla anlattı: 
“O yıllarda okul müdürü, aynı zamanda müfettiş olan milli eğitim müdürü öğretmenlerin başörtülü olarak geldiğini haber alarak bayanlar tuvaletine kadar giderek öğretmenimize yanımızda hakaret etti. Ağza alınmayacak cümlelerle küçük düşürdü, aşağıladı. Sizler öğrenciye kötü örnek oluyorsunuz, siz insan değilsiniz siz nasıl başınızı kapatırsınız diyerek öğretmenlerimize hakaret etti. Aynı hakareti bize de yaptı, siz nasıl olurda başörtülü insanları korursunuz şeklinde. Biz koruma değil saygı gösterdik. Korunacak bir şey varsa gerçekten başörtüsünün kendisi korunacak bir şeydir. Dinimize göre de böyledir, mevzuatlarda başörtüsü yasakları yoktur.”

YAŞADIĞIMIZ TRAVMA AİLEMİZİ ETKİLEDİ

Dönemin Milli Eğitim Müdürünün itibarsızlaştırma politikaları yüzünden yıllarca başarıyla yürüttüğü görevinden istifa ettirildiğini kaydeden Turhan, bu yüzden yaşadığı maddi kayıpların yanı sıra manevi olarak ailesi ile birlikte ciddi bir travmanın içine düştüğünü belirtti. 
Turhan, yaşadığı olumsuzlukları şöyle anlattı: “Valilerin milli eğitim müdürlerinin, müfettişlerinin teftişleri sonunda yüksek  derecede notlarımız var. Görevden alınmamıza üzüldük tabi ki, en çok da ailemiz, çocuklarımız, çevremiz üzüldü. Bu durum bize bir travma yaşattı kendi çocuklarımızla ilgilenemedik, ailemizde hastalananlar oldu, çocuklarımızı üniversiteyi gönderemedik. Başkaları çocuklarını yurt dışında okutmuş olabilirler ama bizim yurt dışında okutacak imkanımız da yoktu. Ancak biz bunu sinemize çekmiş olduk. Çocuklarımızı daha sonra okul dışı şeklinde üniversitede okuttuk. Çocuklarımız da başarılı oldular ama zamanında okuyup da işe giremediler mağdur oldular. Ailemiz hastalandı, annemiz, babamız hastalındı. Kendim şeker ve tansiyon hastalığına yakalandım. Yıllarca bu durumu mağdur olarak çekmiş olduk.”

İADEYİ İTİBAR  MÜCADELESİ

28 Şubat’tan mağdur olan öğretmenlerin görevlerine dönmeyi ve maddi-manevi haklarının verilmesini istediğini söyleyen Mummar Turhan; “Biz de erken emekli edildik. O dönemin mağduriyetini kabul edemedik. Verdiğimiz dilekçeler Cumhurbaşkanlığına, Ağır Ceza Mahkemeleri’ne bu yönde gitti. Biz maddi-manevi tazminat istiyoruz. Bu tazminat bizim manevi kayıplarımız önlemez ama devletse hukuksa mağdur olanların hakkını vermesi lazım. Ben bürokrasi de mutlaka en üst kademeye kadar yükselecek birikimim, tecrübem vardı, bilgim vardı, hizmetim vardı. Neticede bizi üst bürokrasiye yükseltmekten mağdur etmiş oldular. En yüksek devlet memuru maaşı neyse o zamanın yöneticilerinin alacağı tazminatlar üzerinden hakkımızın verilmesi lazım, hukuk devletinin bunu yapması lazım. İlla biz birileri suçlansın, mağdur edilsin istemiyoruz. Biz mağdur edildik ama başkaları mağdur olmasın. Koç gibi gerçekten hakkımızı savunuyoruz” diye konuştu. 
“Zamanın başbakanı, içişleri bakanı, adalet bakanı ifade vermekten çekinse de biz ifademizi verdik” diyen Turhan, sözlerini şöyle tamamladı: 
“Hukuk önünde herkes yarışsın, hakkımız araştırılsın istiyoruz. Hakkımızı savunuyoruz, bal gibi bir darbe döneminin mağdurlarına hakları verilmesi lazım. Hukuk, mağdur dönem denmeyecek mi, darbe demeyecek mi onu bilemeyiz. Dava devam ediyor ama meclis bu bir darbedir dedi. Öyleyse biz o dönemde mağdur edildiğimize göre haklarımız neyse bunlar aynen iadeyi itibarla maddi manevi iade edilmesi lazım. Çoluk çocuğumuz bu belgeleri biz ölsek bile dosyamızda görmek istiyor, masamızda görmek istiyor. “ 


Editör: TE Bilişim