Eğitimci Hurşit Yiğit ‘Dehalık ve Canilik Arasında Emir Timur’ başlıklı sohbeti yaptı.  Yiğit sohbetinde; “Emir Timur’un nasıl bir karakterinin olduğu konusunda bir uzlaşı yoktur. Kimilerine göre O, bir dahi, kimilerine göre ise bir canidir. Timur, 27 Nisan 1336 tarihinde Çağatay Hanlığı toprakları içerisinde yer alan bugünkü Özbekistan sınırları içerisindeki Semerkant şehri ile Belh şehri arasında olan Şehr-i Şebz şehrinde doğmuştur. Babasının adı Turagay, annesinin adı Tekira Hatun olan Timur, avucunun içinde bir kan pıhtısıyla doğmuştur. Ayrıca doğum günü Satürn ve Jüpiter gezegenlerinin aynı hizaya geldikleri gündür. Gerek avucunda kan ile doğması gerekse de yıldız bilimine göre Satürn ile Jüpiter’in birleştiği günde doğmasıyla kendisine ‘Zamanın hâkimi’ anlamına gelen ‘Sahipkıran’ unvanının verilmesi, onun ileride çok kan dökecek ve cihangir bir hükümdar olacağına yorumlanmıştır. Cengiz Han soyundan Kazan Han'ın kızı Saray Mülk Hanım’la evliliği nedeniyle damat anlamına gelen ‘Küregen’ lakabı almış ve doğrudan Cengiz Han'ın soyundan gelmediği için ‘Han’ unvanı yerine ‘Emir’ unvanını kullanmıştır. Yine katıldığı bir savaşta ayağı aksak kalacak şekilde darbe aldığından kendisine ‘Aksak Timur’ anlamına gelen Timurlenk lakabı takılmıştır. Timur'un hedefi Cengiz Han'ın ölümünden sonra parçalanan ve onun torunları tarafından kurulan Çağatay Hanlığı, İlhanlılar ve Altınordu (Altın Orda) devletlerini siyasi olarak birleştirmek ve Cengiz İmparatorluğunu ihya etmekti. Önce Çağatay Hanlığının başına geçti. Sonrasında Hülâgü Han’ı mağlup ederek İlhanlıların ve ardından da Altınordu topraklarında hâkimiyet sağladı. Altınordu devletini mağlup etmesinin Rus Knezlerinin siyasi birlikteliğini sağlaması ve sonrasında da Rusların, Osmanlılara büyük bir rakip olarak ortaya çıkmaları eleştiri konusu olmuştur. 1398'de Hindistan'da Delhi Sultanlığı, 1401'de Suriye'de Memluk Devleti ve 1402'de Ankara Savaşı'nda Osmanlılara karşı kazandığı zaferlerle büyük bir güç konumuna gelmişse de bu gücünü kurumsal bir devlet anlayışına oturtamadığından hâkimiyeti kendi ömrüyle sınırlı kalmıştır. Timur’un coğrafya bilgisine özel bir ilgisi vardır, savaşacağı ülkelerin coğrafi bilgilerini önceden araştırır ve hatta 8-10 yıl öncesinden bu ülkelere ajanlar gönderir, askeri yapıları hakkında bilgiler edinirdi. Ele geçirdiği ülkelerde yaşayan âlim ve sanatçılara özel ilgi gösterir ve onları Semerkant’a getirirdi.  Savaş teknikleri bakımından üstün yeteneği, askerlerine verdiği önem, özellikle de filleri bir savaş aracı olarak kullanmadaki becerisi Timur’un bir savaş dâhisi olarak nitelendirilmesine neden olmuştur. Diğer yandan savaş sürecinde düşmanlarına karşı acımasızlığı ve kan dökme konusundaki fütursuzluğundan dolayı da cani olarak nitelendirilmiştir. Ömrü, oldukça uzun süreli savaşlarla, geçmiş olan Timur 18 Şubat 1405 tarihinde, 69 yaşında, yine bir savaş sürecinde, Çin seferine giderken son bulmuştur” ifadelerini kullandı.
Program sonunda BEYDER Genel Başkanı Aydoğan Bilir, Eğitimci Hurşit Yiğit’e kitap hediye etti.

Yozgat'ta başkanlık koltuğu el değiştirdi! Yozgat'ta başkanlık koltuğu el değiştirdi!
Editör: TE Bilişim