Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) 571 yılı Nisanının 20’sine rastlayan Rebiul-Evvel ayının 12. pazartesi gecesi tan yeri ağarırken Mekke’de dünyaya gelmiştir.
Peygamberimizin doğduğu gece dünyada olağanüstü olaylar meydana geldi. O gece İran’da hükümdar Kırsa Sarayı’nın on dört sütunu yıkıldı. Sava Gölü kurudu, bin yıldır yanan Mecusiler’in (ateşe tapanların) tapındıkları ateşler söndü. Bu olaylar gelecekte İran saltanatının yıkılacağına, Bizans İmparatorluğu’nun çökeceğine ve putperestlerin ortadan kalkacağına işaret ediyordu.
Allah’ın en sevgili kulu, son ve en büyük peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) bir saadet güneşi olarak doğdu. Kurumuş topraklar su ile canlandığı gibi yüce Allah, Peygamberimizle dünyaya yeniden hayat vermiştir.
O’nun kalplere yerleştirdiği iman ışığı sayesinde yanlış inançlar silindi, cehaletin yerine ilim, zulmün yerine hak ve adalet, kin ve düşmanlığın yerine kardeş sevgisi geldi. Gerçek anlamda İslam kardeşliği kurdu. Kadın ailede ve toplumda layık olduğu değere kavuştu. Peygamberimizin kalbi insan sevgisiyle doluydu. O kadar merhametliydi ki, elindekini yolsularla verip kendi aç kaldığı bile olurdu. Sadece insanlara değil hayvanlara bile şefkat ve merhamet gösterirdi. 
O, son derece alçak gönüllüydü. Zengin fakir ayrımı yapmazdı. Bir hizmetçi bile davet etse giderdi. Yoksul ve fakir kimselerle birlikte olur, onlarla oturur yemek yer, en fakir insanların evlerine giderek hal hatırlarını sorar, ihtiyaçlarını giderirdi.
Hastaları ziyaret eder, iyileşmeleri için dua ederdi. Bir meclise gittiği zaman boş bulduğu yere oturur, ayaklarını başkalarına karşı uzatmazdı. 
Elbisesini kendi eliyle yamar, ayakkabısını onarır, çarşıya giderek ihtiyaç duyduğu şeyleri satın alır eve kendisi getirir, kimseye yük olmazdı.
Peygamberimiz örnek bir aile reisiydi. Kadınlara da son derece nazik davranır, ev işlerinde onlara yardım ederdi. Şöyle buyurmuştu:
“Sizin en hayırlınız, kadınlara karşı iyi davranandır. ”
On yıl Peygamberimizin hizmetinde bulunan Enes (r.a.) diyor ki: “Peygamberimiz bana hiçbir gün ‘Of!’ bile demedi. Yaptığım bir şey için, ‘Bunu niye yaptın?’, yapmadığım bir şey için de ‘Bunu niye yapmadın?’ diye azarlamadı.”
Peygamberimiz güler yüzlü tatlı sözlüydü. Başkaları konuşurken onları dinler, sözlerini kesmezdi. Gördüğü kusurları kimsenin yüzüne vurmazdı. 
Peygamberimizin yaşayışı sade ve temizdi. Bedenini daima temiz tutar, elbiselerinin temiz olmasına çok dikkat ederdi. Dişlerini temizlemek için misvak kullanırdı. Pislikten hiç hoşlanmazdı. Ashabına camiye temiz gelmelerini söylerdi. 
Peygamber efendimiz doğru sözlüydü. Verdiği sözden asla dönmez, yalancıları hiç sevmezdi. Doğruluğu ve güvenilir kişiliğinden dolayı kendisine “Muhammed-ül Emin” yani güvenilir Muhammed denilmişti.
O kimseden intikam almaz, bağışlamayı severdi. Kendisine fenalık edene bile iyilik ederdi. Kendisine yapılan iyilikleri hiç unutmaz, iyilik edenleri her zaman iyilikle anardı.
Yaşlılara saygılı davranır küçüklere de sevgi ve şefkat gösterirdi. Sütkardeşlerini gördüğü zaman ayağa kalkar, hırkasını yere serer omları oturturdu.
Peygamberimiz tembelliği ve boş oturmayı sevmezdi. Mescidin yapımında taş taşımış, bir işçi gibi çalışmıştı. Ashab-ı Kiram onun istirahat etmesini istediği halde o yine çalışmaya devam etmişti. 
Sevgili peygamberimiz, maddi imkânlara sahip olduğu durumlarda da sade bir hayat yaşamış, elinde ne varsa yoksullara dağıtmıştı. Böylece toplumda sosyal adaleti sadece sözle değil, davranışları ile de göstermiş, insanlığa örnek olmuştur.
O’nun sevgisine, şefaatine muhtaç olduğumuz bu dönemde, sadece Kutlu Doğum Haftalarında değil, hayatımızın her alanında O’nu örnek almalı, O’nun yaşadığı gibi bir kutlu hayatı yaşamalıyız. Hz. Muhammed (S.A.V.) sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın önderi ve rehberidir. İnsanlığın O’nun hayatından alacağı çok dersler vardır.
Ne mutlu O’na ümmet olarak yaşayabilenlere! Ne mutlu O’nun kutlu duasına sahip çıkabilenlere!
(Kaynak: Seyfettin Yazıcı-Temel Dini Bilgiler Kitabı)