2013 yılında başlayan, geçtiğimiz Temmuz ayında 10 günlük ön araştırma yapıp, kazı alanlarını belirleyen Floransa Üniversitesinden Prof. Dr. Stefania Mazzoni başkanlığındaki ekip, önümüzdeki hafta içerisinde Yozgat’a gelerek Bozok Üniversitesi’nin desteği ile kazı çalışmalarını sürdürecek. Bölge, gerçekleştirilen yüzey araştırması ve kazılarda elde edilen bulgulara göre, Fırtına Tanrısına yönelik ibadetlerin merkezi olan, başkent Hattuşaş’tan iki günlük yürüme mesafesinde bulunan Zippalanda adlı bir diğer önemli Hitit kenti ile ilişkilendirildi. 4 bin yıllık çivi yazılı tabletin bulunduğu Uşaklı Höyük'te yapılan kazılarda tapınak ve kale olduğu tahmin edilen iki yapı gün yüzüne çıkarıldı. Hitit Uygarlığının etki alanında yer aldığı belirtilen bölgede, 20 Ağustos tarihinden itibaren Hitit sarayı ile birlikte höyüğün doğu yamacında kazılar yapacak. Bir ay süreli kazılarda 30 kişi görev yapacak. Daha önce gerçekleştirilen yüzey araştırması ile bölgeyi tanımaya çalışan ekip, höyüğün önemli tarihi özellikler taşıdığını belirledi. Yüzeyinde bulunan çanak, çömlek ve Hititçe çivi yazılı 4 tablet parçasının, höyüğün Hitit döneminde geliştiğini gösterdiğine vurgu yapılarak, ‘’Uşaklı Höyük'ün Hitit metinlerinde bahsi geçen Zippalanda olma ihtimali var. Uşaklı Höyük'ün Hitit başkentinden Alişar’a giden yol üzerinde olması, coğrafi konumu ve Kerkenes Dağı’na yakınlığı bu saptamaya uymaktadır. 2013 senesinde Yozgat Müzesi ve Floransa Üniversitesi tarafından yapılan kazılar, 250 metrekare bir alanda büyük bir kamusal yapıyı meydana çıkarmıştır. Binanın derin ve sağlam temelleri vardır" denildi.
KAYIP ŞEHİR
Baharın gelişini müjdeleyen kutlamalara dair metinlerde, Hitit kralının bir ayin gerçekleştirmek üzere başkentten Zippalanda ve Daha Dağı’na yolculuk yaptığının altı çizildi. Ardından ise Alişar Höyük ile ilişkilendirilen Ankuwa kentine doğru ilerlediğinden bahsedildiğine dikkat çekilerek, ‘Bu sit alanı ile Hattuşaş’tan eşit mesafe uzaklıkta yer alan Uşaklı Höyük’ün güney sınırlarını çizen heybetli Kerkenes Dağı, konumu itibarıyla yazılı kaynaklarda bahsi geçen Daha Dağı ile örtüşmektedir. Sit alanının Hitit dönemindeki önemini doğrulamakla kalmayıp, Erken Tunç Çağı’nın sonu ve Orta Tunç Çağı ile Geç Tunç Çağı, Geç Roma ve Bizans dönemleri arasındaki uzun dönemde yaşananlara dair yeni veriler sunmaktadır. Her durumda, yüzeyde ve akropoldeki kazı çalışmalarında parçalar halinde ele geçirilen altı tabletin de doğruladığı üzere, Uşaklı’nın kentsel gelişiminin Hitit Dönemi ile Geç Tunç Çağı’nda en üst seviyeye ulaştığını söylemek mümkündür’ görüşüne yer verildi. Yapılan araştırılan alan dahilinde bölgede 19 arkeolojik sit alanı tespit edildiği, gerçekleştirilen kazılarda, anıtsal ve kamusal nitelikteki farklı iki yapının bölümleri ile tümsek üzerindeki teraslama ve tahkimat sistemlerini gün ışığına çıkardığı, üçü terasta, biri ise tümsek üzerinde açılan toplam dört kazı alanı sayesinde, sit alanının farklı yerleşim evrelerinin belirlenmesinin mümkün olduğu kaydedildi. Yapılan değerlendirmede, ‘Akropolün güney yamacı üzerinde, ön yüzü iri bloklarla inşa edilmiş bir Hitit sarayının bir bölümü gün ışığına çıkarılmış olup, tümseğin güney kanadını takip ederek 60 metre boyunca uzanan saray, doğal zeminden daha yüksekteki bir temel üzerinde yükselmektedir. Zirveden akropolün temeline kadar uzanan geniş bir kazı alanı, kentin Demir Çağı’ndaki sofistike tahkimat sistemini gözler önüne sermiştir. Söz konusu savunma hattı, Demir Çağı’na tarihlendirilen iri taşlardan oluşan eğimli bir yüzey üzerinde yükselen eğimli ve yüksek bir siperden oluşmaktadır. Gerçekleştirilen araştırma ve kazı çalışmaları sırasında, üzerinde Hititçe yazılar bulunan ve M.Ö 14. – 13. yüzyıla tarihlendirilen altı adet çivi yazısı tablet parçası ele geçirilmiştir. Buluntular arasında farklı türde belgeler yer aldığı tespit edilmiştir’ görüşüne yer verildi. 
 

Editör: TE Bilişim