Oruç kemale erdirir

Oruç kişiyi Cehennem ateşinden korur. Mükâfatını yalnız Allah’tan bekleyenler, sadece bedenine değil ruhuna oruç tutturanlar, dilini kötü sözlerden, aklını yanlış düşüncelerden, kulağını hatalı şeyleri dinlemekten, gözü yanlışa bakmaktan, eli yanlışı tutmaktan, ayağı yanlışa gitmekten, mideyi haram lokma yemekten koruyanlar Cennete Reyyan kapısından gireceklerdir. Oruçlu kişi iftar ettiği zaman nasıl ki bir sevinç duyuyor ise böyle güzel oruç tutanlar asıl sevince Rablerine kavuştukları zaman tadacakladır. Rabbim cümlemize rızaya uygun oruç tutmayı nasip etsin.
Oruç ahlakımızı güzelleştirmelidir. Orucun kişinin ahlakını güzelleştiren bir ibadettir. Sabahtan akşama kadar aç kalmanın adı değildir Oruç. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. "Çok oruç tutanlar var ki onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur."
Oruç kişiden ahlaki kötülükleri bertaraf ettiği gibi, kişiyi ahlaken kemale erdirir. Oruç ahlakımızı yıpratmak suretiyle cehenneme sürüklemek isteyen ve bunun için türlü türlü yollar benimseyen şeytana karşı en önemli mücadelelerden biridir. Bu ayda tutulan oruçlarla yalandan arınmalı, gıybet ve dedikoduya yaklaşmamalı, haram olan fiiliyatlardan uzak kalmalıyız. Şu hususu hatırda tutmakta fayda vardır. Rabbimizin bizim aç durmamıza ihtiyacı yoktur. Dünyada aç kalalım da aklımız başımıza gelsin diyerek da oruç emredilmemiştir. Orucun en önemli mahiyeti işte tam bu noktada çıkmaktadır: Nefsimizi arındırmak. Nefsin terbiye olması, nefsin kamil mertebeye ermesinde orucun yeri bir başkadır. Bu sebeple bu arındırmayı gerçekleştirmeye engel olan bütün kötü hasletlerden uzak durmalıyız. Hz. Resulullah (s.a.s) Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor. "Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez."

Çocuklara Hadisli hikayeler
“Cennet komşusu”

Vaktiyle padişahlardan biri şehri dolaşmaya çıkmıştı. Tanınmamak için kıyafetini değiştirmiş, yanına da bir kölesini almıştı. Halkın kendisi yönetimi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek istemişti. Mevsim kıştı. Soğuk her yeri kasıp kavuruyordu. Yolu bir mescide düştü. İki yoksul, bir köşede titreşerek  oturuyordu. Gidecek başka yerleri yoktu. Onların ne konuştuğunu merak eden padişah yanlarına sokuldu. Fakirlerden şakacı olanı soğuktan şikayet ediyordu:
-Yarın cennete gittiğimizde bizim padişahı oraya sokmayacağım! Cennetin duvarına yaklaştığını görürsem pabucumu çıkarıp kafasına vuracağım.
Öteki merakla sordu: - Onu niçin cennete sokmayacakmışsın ?
-Tabii sokmam. Biz burada soğuktan donarken o sarayında keyif sürsün. Bizim halimizden haberdar olmasın. Sonra da kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem arkadaş, dedi.
Gülüştüler.
Padişah, kölesine:
-Bu mescidi ve adamları unutma, dedi.
Saraya dönünce mescide adamlarını yolladı. İki fakiri alıp saraya getirdiler.
Zavallılar “Başımıza neler gelecek” diye korkuyla bekleşirken onları dayalı, döşeli bir odaya yerleştirdiler.
Onlara: -Burada yiyip içip yatacak, padişahımıza dua edeceksiniz. Cennette size komşu olmasına karşı çıkmayacaksınız, dediler.
Padişah ne iyi kalpli imiş, değil mi?
Peygamberimiz yoksula yardım edenleri şöyle övmüştür: “Bir müminini dünya dertlerinden kurtaranı, Allah ahiret dertlerinden kurtarır”

Editör: TE Bilişim