“Adeta her yeni gün yeni bir devrim haberi alabilecek kadar hızlı yaşıyoruz. Pek çok alanda farklı boyutlarda yenilikler ortaya çıkıyor. Doğal olarak, hayatın her detayında yeni yansımalar meydana geliyor. Uygulamada da yeni yaklaşımlar geliştiriliyor” dedi.  
Prof. Dr. Mustafa Böyükata, endüstri devrimlerinin dördüncüsünü yaşarken, nasıl  bir eğitim başlığı ile yaptığı  yazılı açıklamada, günümüz dünyasında zamanla yarışan endüstriyel gelişimle eğitimin orantılı olarak yürümediği gerçeğine dikkat çekti. 
Tarihte insanlığın yaşadığı önemli dönüm noktaları olduğunu kaydeden  Böyükata; “Mesela, 1400’lü yıllarda Akdeniz çevresinde yoğunlaşan milletlerarası ticaretin artması ve devamında Güney Amerika’yla temasın sağlanması ile Dünyada ekonomik hayat yeni fırsatlar elde etmiştir. Akabinde başlayan ve özellikle 1800’lü yıllarda sonuçları daha net biçimde ortaya çıkan, ekonomide ve sosyal hayatta gözlenilen pek çok yeniliğin sebebi; başta tekstil, metal, ziraat ve ulaşım olmak üzere farklı alanlarda meydana gelen ilk Sanayi Devrimidir. Avrupa’da şehirleşme hızlandı ve uluslararası ilişkiler gelişmeye başladı. Mekanik aletler geliştirildi. Şirketler doğdu.
Daha sonra kimyasal yöntemlerinde etkin hale geldiği ve teknoloji üretiminin de başladığı 1900’lü yıllara doğru kendini gösteren ve kısa sürede dünyaya yayılan ikinci Sanayi Devrimi yaşandı. Özellikle Fizik ve Kimya gibi temel bilimlerde ortaya çıkan gelişmeler uygulamaya geçirilmekteydi. Oluşan uluslararası şirketler için yeni yönetim teknikleri de gerekiyordu. Teknolojide ortaya çıkan hayret verici gelişmeler, tarım toplumuna ilişkin pek çok unsuru etkiliyordu. Araştırma ön plana çıkıyor, eğitimde de dönüşümler yaşanıyordu. Üniversiteler bilgi üretmekle kalmıyor, araştırmacı niteliklere yöneliyordu. Elektrik ve telefon kullanılabiliyordu. Değişimi yakalayabilen ülkeler öne çıkıyordu. Artık ürünlerde de standardizasyona gidiliyordu. Felsefeye varıncaya kadar, pek çok alanda etkili olan Kuantum Mekaniği doğuyordu” dedi. 
Üçüncü Sanayi Devriminin ise 1950’ye yaklaşırken belirgin bir değişimle ortaya çıktığını kaydeden Böyükata, bilimin çok hızlı geliştiği ve savaşlarda da bilimsel bulguların etkin kullanıldığı yılların yaşadığına dikkat çekti.
“Nükleer bilimlerde ve elektronik gibi alanlarda çok ciddi ilerlemeler oldu. Baş döndürücü düzeyde ortaya çıkan yenilikler, sağlık alanında da sosyal hayatta da kendini iyice gösterdi” diyen Böyükata, şunları kaydetti: 
“Dijital ürünlere yönelim ve bilişim teknolojileri üretilmeye başlandı. İlerlemeler yaşama biçimlerini yeniden şekillendirdi.
Endüstri Devrimlerinin kronolojik ve dönemsel isimlendirmelerini, detaylarda gözlenen hususları ve etkilerini konunun uzmanları daha iyi biçimde ortaya koymaktadırlar. Bu kısmı onlara bırakmak uygun olacaktır. Şimdilik pek değinmek istemediğimiz elbette olumsuz yönleri olmakla birlikte, Sanayi Devrimlerinin yeni oluşumları, yeniden inşa süreçlerini, reformları, yeni ekonomik merkezleri insanlık için bir kazanım olarak ortaya çıkarttığı da vurgulanması gereken bir gerçektir. İnsanlık hızlı, köklü ve oldukça da nitelikli değişiklikler yaşamıştır ve yaşamaktadır. Artık son yıllarda, dördüncü Sanayi Devrimi üzerine de sıkça konuşuluyor. Bambaşka ürünlerle karşılaşıyoruz. Robotlar yaygınlaşıyor. İnsansız araçlar artıyor. Üç boyutlu yazıcılar hayatımıza giriyor mesela. Sanal ve fiziksel sistemler daha başka biçimlerde entegre edilerek nesnelerin internet üzerinde iletişimleri sağlanıyor. Günümüzün yeni endüstriyel durumu ve geleceği tekrar tekrar ele alınıyor. Yeni duruma göre vizyon çalışmaları yapılıyor. Bilgisayar destekli üretim ve uzaktan kontrol sistemleri ile donatılmış ileri teknolojiye yönelik projeler geliştiriliyor. Verimlilik ön plana çıkıyor. Ergonomi etkili unsurlar arasında yer alıyor. İşbirliği yapılan paydaşlar ile uyumlu bir entegrasyon sağlanması gerekiyor. Internet daha etkili hale geliyor. Sanal ortamları daha fazla barındırıyor. Akıllı sistemler daha da baskın bir hal alıyor.
Günümüzde yeni paradigmalar geliştiriliyor ve ihtiyaç devam ediyor. Yaşanan gelişmelerin getirdiği noktada, doğal olarak toplumda işbirlikleri daha geniş kesimlerle ve proje tabanlı yapılmaktadır. İmalat sektörü, tedarikçiler, teknoloji şirketleri, STK’lar, üniversiteler, devlet kurumları, Ar-Ge laboratuarları bir araya gelmeye çalışıyor. Yakınlaşmanın merkezinde ise sağlıklı işleyen bir işbirliği mekanizması inşa etmek ve böylece üretim kalitesini ve verimliliği artırmak yer alıyor. Buna rekabetçi küresel piyasa şartlarında sürdürülebilir bir kalkınma ve istikrar için güçlü bir paydaş grubu oluşturmayı de ekleyebiliriz. Bu yönde ve güçlü sektörler üzerinde kümelenmeler oluşturuluyor. Bakış açılarımız sürekli etki altında ve değişim gerektiriyor.
Durdurulması söz konusu olmayan gelişmeler, muhtemel sosyo-ekonomik değişimlerin de işaretlerini taşıyor. Görünen o ki; iş gücü açısından da nitelik kaygısı baş gösterecektir. Bilgi üreten, işleyen, araştıran ve girişimci nosyona sahip bireyler için aynı normlara sahip eğitim kurumları inşa etmek gerekiyor. Bu dönüşüm, yeni sanayi devrimiyle gelen dönem için lazım olan beceri ve bilgi temini açısından son derece önemlidir. Büyük firmalar ve gelişmiş ülkeler, konumlarını koruyabilmek için öngördükleri çabayı hızlı bir şekilde uygulamaya geçirmektedirler. Sürekli yeni metodoloji ve yaklaşımlar ortaya koymakta ve ileriye dönük daha yeni olanlarını da aramaktadırlar.
Ayrıca belirtmek gerekir ki; yeni dönemde, girişimcilik becerileri yüksek bireylerin yetiştirilmesi, istihdam alanları oluşturulması açısından da elzemdir. Artmakta olan işsizlik karşısında daha güvenli ve sürdürülebilir iş hayatı ve sosyal çevre için tedbirler geliştirilmelidir. Buna yatkın ve yetkin bireyler yetiştirilmenin yolları aranmalıdır.
Beşeri sermayenin önemi açıkça gözükmektedir. Bu açıdan bakıldığında genç nüfusu olan ülkeler daha stratejik davranmak zorundadırlar. Bahsettiğimiz muazzam değişimler karşısında, halen nüfusunun önemli bir kısmı nitelikli eğitim bekleyen gençlerden oluşan Türkiye için, masaya yatırılması gereken o kadar çok konu var ki; üzerine odaklanılarak çalışılmayı bekliyor. Eğitim sistemlerimizi ve ortamları yeniden yapılandırırken, esnek ve yenilikçi yaklaşımlar ortaya koyarak; bilgi üretebilen, bilgi işleyebilen, araştırmaya yatkın, girişimci ve yeni donanımlar kazandırılmış, geleceğin vasıflı bireylerini yetiştirmek hedeflenmelidir. Özel ve üstün yeteneğe sahip çocuklar aranmalı, bunların eğitimine ayrıca önem verilmelidir. İçine atılacakları profesyonel hayata hazırlarken, özellikle bu tür öğrenciler olmak üzere; var olan vasıflarına fazladan değer katmayı hedefleyen ve farklılıkları yakalayabilen öğrenciler için özel etkinlikler tasarlanmalıdır. Paneller, beyin fırtınası uygulamaları, drama ve gösteri türü faaliyetler gerçekleştirilmelidir. Bu hususlarda pek çok eğitimciden benzer tespitleri ve ortak kanaatleri duymak mümkündür. Ancak hayata geçirmede nedense halen çok zorlanıyoruz ve zaman kaybediyoruz. Bunları da aşmamız gerekiyor.
Beceriler diplomanın önüne geçmektedir. Mesleki yetkinliklerin ötesinde nitelik ve donanım bakımından da yeni kazanımlar gerekiyor. Yaşanan bütün büyük devrimler ve dönüşümlerin arkasında sahip olunan yeni bilgi ve beceriler yatmaktadır. Değişim süreçleri de yine bilgi ve beceriyle yönetilmiştir. Yeni eğitim sistemleri içerisinde; bağımsız ve serbest düşünme ortamı olmalıdır. Hemen her konuda, hayal kurabilen herkesin en “uçuk” fikirlerini rahatça tartışabileceği ortamlar olmalıdır. Bu fikirlerin işlenebileceği ve yeni ürünlere dönüştürülebileceği, inovasyonu destekleyen mekanizmalar kurulmalıdır. Eğitim ortamları bunu sağlamaz ise bireyler bu düşüncelerini sanal ortamlara sunacak ve kendisini eğitim kurumlarının dışında daha serbest ve rahat hissedecektir. Bu ise önemli bir kayıptır. Öğrenmeyi öğretmek gerekiyor. Hayallerimizin ötesinde yeni iş tanımlarının içerisinde yaşıyoruz. Her geçen gün yeni bir iş alanı ortaya çıkabiliyor. Bireyin sektörel eğilimleri kendisinin de görebileceği ve gerekli yetkinlikler için ne tür gereksinimlerin olduğunu öğrenebileceği ve kişisel ihtiyaçları karşılayabileceği becerilere sahip olmasının mekanizmaları oluşturulmalıdır. Bireylerin yapabilme yetkinliğini (know-how) geliştirmeye müsait bir eğitim sistemi olmalıdır. Eğitim sürecinde bireylerde yeni fikirleri hayata geçirebilme becerilerini ve yeteneklerini sergileyebilme cesaretini kazandırmak gerekiyor. Bu nokta iş geliştirme açısından da son derece önemli bir husustur. Eğitim sistemi bireylerde topluluğun parçası olabilme ve ekip içerisinde rol üstlenebilme becerileri kazandırmaya uygun olmalıdır. Hem ilişkiler kurma, hem yeni fikirler geliştirme ve fikirlerini gözden geçirme açısından başkalarıyla birlikte çalışabilen gençler yetiştirmek gerekiyor. Aksi halde ülkenin geriye gidişi kaçınılmaz olabilir.
Öyle gözüküyor ki; zamanın gerektirdiği ölçüde liderlik özelliği olan, kişilerin konum ve pozisyonundan etkilenmeksizin, strese dayanıklı biçimde ekip kurarak ve birden fazla işi birlikte yapabilecek şekilde ekiple iyi ilişki kurabilme özelliği olan, istikamet analizi yapmaya yatkın biçimde stratejik düşünme ve yönetim becerisi olan, mevzuat bilgisi yanısıra finansal konularda da teknik ve teknolojik becerileri olan, çevreyle ilişkiler ve ikna açışından iletişim ve sunum becerileri olan, yurtdışı deneyimine sahip, uluslararasılaşmaya ve küresele önem veren, dönüşüm süreçlerinde değişimi yönetme becerisi olan, etik değerlere sahip erdemli bireylerin daha fazla tercih edileceği bir dönemi yaşayacağız. Bu prensipler, pek çok kişi tarafından öngörülmektedir. Problem çözme, eleştirel düşünme, müzakere, üretkenlik, yönetim ve koordinasyon becerileri ön plana çıkıyor. Bunların yanında; duygusal zeka, muhakeme, zihinsel esneklik ve oryantasyon gibi unsurlar başarıyı etkileyen faktörler olarak gözüküyor. Üretken ve gelişmiş bir toplum için beşeri sermayenin nitelikli hale dönüştürülmesi ve zamana uygun becerilerle donatılması elzemdir.
Geçmişte insanlığın hizmetine ve gelişimine en büyük katkıları, o zamana uygun bilgi ve becerileri kazandığımızda verdiğimiz bir gerçektir. Hal böyle iken; özellikle eğitim kurumlarında, hem karar alıcı konumda insiyatif sahiplerinin, hem icracı konumundakilerin yavaş hareket etmesi, hiçbir iş yapmamak kadar veballi değil midir?

Editör: TE Bilişim