TARİHTE birden fazla medeniyete ev sahipliği yapan Yozgat’ın farklı bölgelerinde yürütülen araştırma ve kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan bulgular, tarih öncesi yaşam sürecine ışık tutmaya devam ediyor. Sorgun ilçesinin Büyük Taşlık köyü girişinde bulunan Uşaklı Höyük’te yapılan kazılar sırasında keşfedilen çok renkli tabanın, arkeologlar tarafından ‘Fırtına Tanrısına’ adanmış bir tapınak olarak yorumladıkları kamu binasının avlusunda ortaya çıkarıldı. Bu tabanda kullanılan mozaiğin dünyanın bilinen en eski mozaiği olabileceğine dikkat çekildi. Arkeofili adlı sitede Erman Ertuğrul tarafından kaleme alınan değerlendirmede, mozaiğin bulunduğu yerleşim bölgesinin, kayıp Hitit şehri olan Zippalanda olabileceği kaydedildi. Değişen boyut ve şekildeki taşlardan yapılmış ‘Geç Bronz Çağı’ tabanının, aynı zamanda taştan geometrik desenlerin bilinen en eski yorumunu oluşturduğu kaydedildi. Araştırmanın yazarı Anacleto D’Agostino, “Çoğu insanın daha aşina olduğu daha sonraki dönemlere ait mozaikler, işlenmemiş küçük, yuvarlak taşlardan yapılmış ‘çakıl mozaikler’ veya küçük, düzleştirilmiş kübik veya dikdörtgen fayanslardan yapılmış karo mozaiklerdir” dedi. Buna karşılık, Uşaklı Höyük mozaiğinin, 3 metre 147 adet düzensiz şekilli taştan ve bir çakıl taşından oluştuğuna vurgu yapıldı. ‘Tüm taşlar düz bir şekilde, birbirine tam olarak dokunmadan ve koyu ve açık renklerde geometrik desenler oluşturacak şekilde döşenmiş. Mozaik taban, her biri beyaz, açık kırmızı ve mavi-siyah olmak üzere farklı renklerde üç sıra üçgen içeren üç dikdörtgen çerçeveden oluşuyor. İki taş ise turuncu-sarı renkte. Mozaik, beyaz, siyah-mavi ve beyaz renklerde dik olarak konumlandırılmış taşlarla çerçevelenmiş’ denildi.
BİLİNEN EN ESKİ MOZAİK
‘Fırtına Tanrısı tapınağı olarak yorumlanan binanın mozaik ve doğu duvarı birbirine değmiyor ancak aynı doğrultuda. Mozaiğin çerçevesi ise duvara tam olarak paralel şekilde düzenlenmiş. Bu durum, iki Bronz Çağı yapısının açıkça çağdaş olduklarını gösteriyor. Ayrıca, bina ve mozaik yüksek statü mimarisi ile karakterize edilirken, daha sonraki dönemlerdeki, Bronz çağı sonları ve Demir çağ mimari kalıntılarda bu özellik yoktu. Bu durum, yerleşimin Zippalanda olduğu teorisini güçlendiriyor. Ve bu nedenle tapınak Fırtına Tanrısına ait olmalıydı’ değerlendirilmesi yapıldı. D’Agostino, her şeyden önce, mozaikteki taşların yüzünün, birçok ortaçağ ve ortaçağ sonrası Avrupa şehirlerinin, köylerinin sokaklarında kullanılan kaldırım taşlarının aksine, kabaca düz veya hafif yuvarlak olduğuna dikkat çekti. D’Agostino, ikinci olarak, Anadolu platosundaki çevre koşulları göz önüne alındığında, taşların yağmur suyunu kanalize ederek, zeminde kaygan çamur oluşumunu önleyerek çok fazla ayak bileği kurtarmış olabileceğini de belirtti. 
HİTİTLERİN KUTSAL ŞEHRİ
Uşaklı Hoyük, Hititlerin Hattuşa başkentinden sadece iki günlük bir yürüyüş mesafesinde, mimari planı, taş işi Hitit kamu binalarına özgü bir binanın kalıntılarını içerdiği kaydedildi. D’Agostino’ya göre, taşların çoğu çağlar boyunca yağmalanan bu bina, muhtemelen Fırtına Tanrısı tapınağıydı D’Agostino, Fırtına Tanrısı’nın MÖ 3. binyıldan başlayarak farklı popülasyonlar arasında yaygın ve seçkin bir tanrı olduğunu anlattı, “Yakın Doğu panteonunda Anadolu, Levant, Suriye, Mezopotamya, örneğin Kıbrıs’ta ve Akdeniz’in diğer bölgelerinde farklı isimler altında ibadet edilen en önemli tanrılardan biriydi” ifadelerini kullandı. Uşaklı Höyük yamaçlarında bulunan çivi yazısı tabletlerin, Hitit İmparatorluğu zamanında bu yerleşimin önemini gösterdiğinin altı çizilerek, “Bu hala varsayımsal ve nihai kanıtını bekliyor, ancak sitenin konumu, büyüklüğü, çeşitli içeriğe sahip çivi yazısı metinleriyle birlikte büyük kamu binalarının keşfi, burasının Hitit kutsal şehri ile önerilen kimliğini destekliyor. Zippalanda – Fırtına Tanrısı’nın kültünün önemli bir merkezi” görüşüne yer verildi.

Editör: TE Bilişim