Mutlu bir yaşam kurmak söylemesi kolay ama yapması uzun süren bir o kadar da zor olan bir durum olduğunu söyleyen PDR Uzmanı Rukiye Döner; anne ve babaların işinin zor olduğunu belirterek, çocuk yetiştirmenin, doğru olanı öğretmenin ince bir ipte yürümek gibi bir şey olduğunu söyledi. 
Döner açıklamasında; “Eğer dengeni koruyamazsan düşüp, telafisi zor durumlar doğurabilir. Bu yüzden de gerçekten anne, babalarımız çok çaba sarf etmektedirler. Hatta o kadar çaba harcamaktadırlar ki bazen çocuklarımızın kendi emekleriyle yapmaları gereken durumu bile biz üstlenebiliyoruz. Bunu yaparken zihnimizde şu düşünceler yatabiliyor: “Ben çektim çocuğum çekmesin-varlık içinde yokluk mu göstereyim- ne yapayım dayanamıyorum- o üzülünce ben de üzülüyorum”. Baktığımızda aslında bu cümleleri sadece biz anne ve babalar demiyoruz, aynı zamanda dedelerimiz, babaannelerimiz ve anneannelerimizin de yaptığı aynı şey çocuğuma yapamadım, bari torunuma yapayım gibi fikirler” dedi.
“Hepimiz biliyoruz ki bir şeyin değerini ya kaybettiğimizde ya da kendimiz yaparsak onun kıymetini biliriz. Ama bazen hayatta uyguladıklarımızla, düşündüklerimizi bir doğrultuda ilerletemeyebiliyoruz” diyen Döner, şunları söyledi: 
“Aynen şunun gibi “Çocuğumun Her İstediğini Yerine Getiriyorum Ama Hala Mutlu Değil, Hayattan Zevk Almıyor, Hala Suratı Asık”. İşte bu gibi durumlar  bazen çocuklarımızı doyumsuzluğa, kolay yaşamaya, hazırcılığa, mücadele ruhunun yok olmasına sevk edebiliyor. Çocukta her isteğinin yerine getirilemeyeceği üzüntüsü ile baş etmeyi öğrenemiyor bu durumda. Böylece duygusuz, her şeye burun kıvıran tek tip bireyler yetişebiliyor. Böyle durumlarda “kendine olan güvensizlik, iletişim sıkıntısı” birlikte gelebiliyor. Aslında bu meseleler iç içe olduğu için rahatlıkla birbirini doğurabiliyor. Çocuklarımız artık her duygu (üzüntü,kaygı,heyecan…)  yoğunluğu ile  baş edebilme durumuna geldiklerinde ancak özlerine olan güven artar. Elbette ki şunu da biliyoruz ki hayatta kolay kazanılan kolayda kaybedilebiliyor. Böylece de çocuklarımız hayal kurmaya, amaca, paylaşmaya, hoşgörüye, sevgi ve saygıya da uzak kalabiliyorlar.
Dönüp geriye baktığımızda her daim hatırlayacağımız – kıymetini bileceğimiz anılarımızın arasında  hep şu olacaktır: nasıl bitmiş pilleri, mavi kapakları  biriktirip  bilgisayar, tablet, akülü sandalye  vs. aldığımız ya da harçlıklarımızı biriktirip en çok istediğimiz  o kırmızı bisikleti almak…
“Ama ille de onu kendi çabamız ve emeğimizle yapmak, işte bu mutluluğun tadının peşinde olmaktır.” 

Editör: TE Bilişim