UZMAN Klinik Psikolog Gülcem Yıldırım, anlamsızlık duygusunun, korona günlerinde gittikçe artan duyguların başında geldiğini hatırlatarak, her gün bir diğer günün aynısı gibi olmasının anlamsızlık duygusuna sebep olduğunu söyledi. Yıldırım, ‘’Anlamsızlık çok güçlü bir duygudur, insanları çok rahatsız eder. İnsanlar aslında özünde çok hiperaktiftir, hareketlidir. İnsanların hareketli olmasının sebebi bir çeşit yem bulma, besin bulma davranışıdır. Bu duygu ilk çağlardan gelme evrimsel bir duygudur. Hayvanlar ormanda sürekli dolaşır, yiyecek bulmaya çalışır, biz de böyleyiz, sürekli hareket halindeyiz, durmak istemeyiz. Kişinin hedefleri bittikçe, arama duygusu bittikçe anlamsızlık duygusu gelir. Korona günlerinde evde hareketsiz vakit geçirmek anlamsızlık duygusuna neden olur. Anlamsızlık duygusunun kaynağı çocukluk yaşantısıdır. Anlamsızlık duygusunu bugün yaşıyorsanız çocukluğunuzda da zaman zaman bu duyguyu yaşadığınız anılar vardır’’ dedi.

Yıldırım, anlamsızlık duygusuyla baş etmek için ise şu uyarıları yaptı

‘’Gün içinde kendinize hedefler koyun. 20 sayfa kitap okumak gibi ya da yapmak isteyip de zaman bulamadığınız bir hobiye başlamak gibi. Belirsizlik duygusunda beyin sabitlik ararken anlamsızlık duygusunda farklılık arar.
Her gün aynı şeyleri yapmak anlamsızlık duygusuna sebep olur. Gün içinde çok severek yaptığınız şeyleri değiştirin. Örneğin; izlediğiniz dizi size çok keyif verse bile bir süre izlemeyin. Belgesel izleyin, resim yapın, mandala boyayın. Her gün aynı şeyleri yapmayın.
Çocukken anlamsızlık duygusunu hissettiğiniz anıları bulun, bu duygu çoğunlukla bir yetişkinin duygusudur. Anne, baba ya da yakın biri. Duygunun anısını bulduğunuzda zihininiz rahatlar.’’
Psikolog Gülcem Yıldırım, boşluk duygusunun olumlu ya da olumsuz hiçbir duygu hissetmemek anlamına geldiğine dikkat çekerek, insan beyninin her zaman bir duyguya ihtiyaç duyduğunu, olumlu ya da olumsuz bir duygu hissetmek istediğini hatırlattı. Yıldırım, ‘’Boşluk duygusu uzun sürmesi halinde kişide depersonalizasyon ve derealizasyon dediğimiz duygular ortaya çıkar. Depersonalizasyon kişinin kendine yabancılaşması hissidir. Bir nevi hissizlik duygusu da denilebilir. Depersonalizasyonda kişi beş duyu organıyla algıladığı duyguları hissedemez. Yediği yemeğin tadı yavan gelir, vücudu sanki uyuşmuş gibidir, tenindeki herhangi bir duyumu hissedemez, bu durum bütün duyu organları için geçerlidir. Derealizasyon ise kişinin bulunduğu ortamdan kopma halidir. Derealizasyonda kişi etrafında olup biteni algılamakta güçlük çeker, dünyayı bir ekranın arkasından izliyormuş hissine kapılır. Karşısında biri konuşurken onu takip etmekte zorlanır. İşine odaklanmakta güçlük çeker. Unutkanlıkları artar kısacası hayattaki işlevselliği bozulur’’ ifadelerini kullandı.
Yıldırım, boşluk duygusundan kurtulmak için ise şu tavsiyelerde bulundu:
‘’Boşluk duygusu hissetmeden önce ne yaşadınız onu bulun. Televizyondaki bir haber size caresiz hissettirmişolabilir, ya da telefonla konuştuğunuzda bir duygu hissetmiş olabilirsiniz. Yani hangi kötü duyguyu hissettiniz ve beyniniz buna dayanamayıp sistemi kapattı onu bulun.
Eft yapmak boşluk duygusunun boşalmasını sağlar.
Çocuklukta bu duyguyu nasıl yaşadınız onunla bağlantı kurun.’’

Editör: TE Bilişim