Altuntaş, 17 Ağustos 1999 tarihinde gece 03:02’de ülkemizin, yetişmiş insan gücü, sanayi ve ekonomisinin can damarı olan bir bölgede meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremin deprem tarihine asrın en büyük depremlerinden biri olarak geçtiğini hatırlattı. 
Büyük can kayıplarının ülkemiz ekonomisine de yaklaşık 33 milyar dolara mal olduğuna dikkat çeken Altuntaş, aynı şekilde 23 Ekim 2011’de Van’da meydana gelen 7.2’lik depremle ağır kayıplar yaşandığına dikkat çekti. 
Deprem gerçeğinin depremler yaşanıp ağır kayıplar olduğunda algılandığını ifade eden Altuntaş, bu noktada yapımı denetiminin önemine işaret etti. 
Son 12 yıldır ciddi çalışmalar yapılarak çıkarılan yasalara uyulması gerektiğinin altını çizen Altuntaş, alınacak tedbirler ve denetimlerle ilgili şunları anlattı: 
“Bu konuda eksik olan yasal düzenlemeler acilen yerine getirilmelidir. Afet zararlarının azaltılması yönünde yerel yönetimlere de büyük görev düşmektedir.  Deprem riski yüksek alanlardaki belediyelerden ve valiliklerden başlamak üzere yerel yönetimlerin teknik altyapısını ve personel durumunu güçlendirmek, başta jeoloji mühendisi olmak üzere, teknik personelin istihdamını artırıcı önlemler almak, afetlere karşı hizmet içi eğitim çalışmaları organize etmeleri gerekmektedir.Çarpık kentleşme ve çürük yapılar konusunda da yerel yönetimlere çok iş düşmektedir.”
Yapılar için hazırlanan jeolojik-jeoteknik raporların hazırlanma aşamasında takip ve denetimleri belediyeler tarafından özenle yapılması gerektiğini kaydeden Altuntaş; 
“Bu konuda Yozgat ilimiz, ilçelerimiz ve belde belediyelerimize büyük görev düşmektedir. Her deprem bir imtihandır. Devletler için imtihandır. Kurum ve kuruluşlar için imtihandır. Cemiyetler, dernekler, partiler için imtihandır. Tek tek her insan için bir imtihandır. Depremi doğrudan yaşayan için de imtihandır, yaşamayan için de” diye konuştu. 
 “Deprem öldürmüyor, çürük binalar öldürüyor. Önce oturduğumuz bina sağlam mı, Deprem yönetmeliğine uygun yapılmış mı bunlara dikkat etmeliyiz” diyen Altuntaş, şunları kaydetti: 
“Çürük, temelinden  çatısına  zafiyeti bulunan binalar yapıyoruz sonra da ah vah ediyoruz. Önce herkes oturduğumuz binanın, yapının sağlamlığını kontrol etmeliyiz. Oturduğu ev veya işyeri deprem yönetmeliğine uygun mu değil mi, deprem sigortası yapıldı mı bunları sorgulayarak önlemini almalı” dedi
Biz Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha yetkilileri uyarıyoruz. Depremlerde kayıpların büyük olmaması için mutlaka yerleşime açılacak yerlerde jeolojik-jeoteknik etütler yapılması gerekmektedir. Tüm belediyelerin mutlaka Jeoloji Mühendisi istihdam etmesi ve  mevcut mühendislerin mesleki eğitimleri  zorunlu hale getirilmelidir. Maalesef yaşanan felaketler bizim mesleğimizin ciddiyetini bir kez daha ortaya çıkardı.
Tarih boyunca deprem afetlerinden büyük yıkımlar görmüş ülkemiz çografyasında bundan sonrada depremler yaşanacaktır. Bilgi toplumu olmanın gereği, deprem öncesi önlemler almak, denetlemek, yasal sorumluluk getirmek, çıkan ve çıkacak yasa ve yönetmeliklere uymak esas olmalıdır. Deprem ve Afet risklerine karşı önlem almayan toplumlar bilgi toplumuna geçiş yapamazlar ve yıkılmaya mahkumdurlar. İnsan hayatından,daha önemli , daha öncelikli  hiçbir şey yoktur.”
 

Editör: TE Bilişim