Yozgat’ta Valilik, Belediye, Bozok Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen “2. Çiğdem Pilavı Şenliği”ne katılan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, burada yaptığı konuşmada; “18 Mart’ta İstanbul’da Nevruz adı altında bahçelerdeki çam ağaçlarının dahi yakılıp yıkıldığı bir Nevruz geçirdik. Bu çok önemli bir şey. Yozgat’ta bir başka nevruz geçiriyoruz. Çocuklarımızın ellerinde zarif çiğdem çiçekleri onları gezdirerek valisinden halkına kadar herkesin iştirak ettiği bir gün kutluyoruz. Yozgat belki bir çiçek üzerinden nasıl bir dostluk, nasıl bir barış, nasıl bir sevgi, nasıl bir kardeşlik tohumu yeniden bu iklimde yeşerebilir bir modeldir bir örnektir” dedi. 
“Ben Yozgat’ın sokaklarında çelik, çomak oynadım, Yozgat’ın sokaklarında topaç çevirdim, Yozgat’ın kırlarından çiğdem topladım çocukluğumda. Çiğdem Yozgat’ın nevruzudur. Nevruz bir çiçektir. Tıpkı çiğdem gibi, kardelen gibi karları delerek baharın müjdecisi olarak çıkarlar” diyen Oğuz; “Bahar, darlığın, yokluğun, kışın kıyametin sonrasında gelen ümit, varlık, bolluk, bereket demektir. İnsanlık bunu başlangıcından beri izlemiştir. Hindistan’dan Makedonya’ya, Norveç’ten İspanya’ya kadar hep Mart ayında böyle bir şenlik düzenler. Bu şenlik içerisinde Yozgat’taki çiğdem gezmesinin anlamı ve önemi özellikle günümüz için, 2012’nin Türkiye’si için değeri nedir. 
Dolayısıyla Yozgat’ın bu değerini çiğdem çiçeğini, Yozgat’ın bu nevruzunu nasıl anlamlandırdığını ve algıladığını bütün halkımıza yeniden anlatmamız gerekiyor. İstanbul’un sokaklarında çam ağaçlarını deviren çocuklarımız dedelerine sorsaydı, ‘Siz dedeciğim Nevruz’u nasıl kutluyorsunuz’ diye o dedeler de o çocuklara o nevruz kutlamayı anlatabilselerdi eminim daha iyi bir iklimde nevruz kutluyor olacaktır. Ama şükürler olsun ki Yozgat’taki dedeler torunlarına nasıl geçmişte çiğdem kutladıklarını anlatmışlar ki bu günkü çocuklar çiğdem kutlamayı yaptığımız gibi usulüne uygun kutluyorlar. Kimse bir şey kırıp dökmüyor aksine bir şeyleri yapıyor ve inşa ediyor. Yeniden inşa edilen bu kültürü alkışlamak istiyorum” diye konuştu. 
UNESCO’nun 2003 yılından bu tarafa Türkiye’nin de imzaladığı somut olmayan kültürel miras sözleşmesi ile dünyada unutulmakta olan değerleri yaşattığına dikkat çeken Prof. Dr. Öcal Oğuz, şöyle konuştu: “Ninelerimiz, dedelerimiz kendi köylerinde kasabalarında nasıl çiğdem gezmesi yaptıklarını biliyorlar. Fakat aynı dedelerimiz, ninelerimiz şimdi torunlarının bu mirası bilmediğini de biliyorlar. 
O zaman çocuklarımızı sıfır yaşında eğitim sistemimize armağan ediyoruz biz veliler olarak. Eğitim sistemimiz neden bizim kültürümüzü ihtiyaç duymadığımız zamanlarda da yani birileri sokağa camı çerçeveyi kırmadan da anlatmayı öğrenmiyorlar. Neden stratejilerini, kültürü, kuşaktan kuşağa aktarmak üzerine kurmuyorlar. Bunu mutlaka yapmamız lazım. Bu hata bizim mi, Yozgat’ın mı, Türkiye’nin mi, hayır. Bu hata insanlık, sanayileşme, modernleşme, teknolojik gelişme sürecinde herkes yaptı, bütün dünya insanları aynı hayatı yaptı. Aynı hatadan ne zaman dönüldü, 2003 yılında ‘Somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleşmesi’ ile dönüldü. İşte bu sözleşmeye Türkiye Cumhuriyeti Devleti anında taraf olarak, destek olarak, Türkiye’deki kültürel mirasların korunması için adım attı, destek oldu.”
Konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de arkasında olduğu Somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleşmesi kapsamında 2009 yılında nevruz, Çiğdem Gezmesi’nin bir dünya mirası olduğuna vurgu yapan Oğuz; “Hem de kimlerle Hindistanlılarla, Pakistanlılarla, Kazaklarla, Özbeklerle, Kırgızlarla, İranlılarla, Azerbaycanlılarla ve Türkiye ile. 
Dolayısı ile Nevruz, Çiğdem Gezmesi Hindistan’dan, Pakistan’dan Balkanlara, bu coğrafyaya kadar barış, dostluk, kardeşlik adına bir dünya mirasıdır. Ve Yozgatlılar bunu özüne ve ruhuna uygun olarak kutluyorlar. Geçmişte de dedeleri ve nineleri kutluyordu” ifadelerinde bulundu. 
Editör: TE Bilişim