YOZGAT ve ilçelerimizde basın-yayın organlarından herhangi birinde (televizyon- Radyo- gazete) programcısı, sunucusu, muhabiri, yazarı… Görev alan herkese siyasi kimlik çıkarmak gibi bir yanlışın içindeyiz.

Hepiniz gibi hepimizin siyasi tercihleri elbette var. Fakat bu meslekler ilkeli, dürüst, objektif, güvenilir, tarafsız ama tavırlı, gözlemci, toplumu tanıyan… Kısacası nitelikli, bilgili olmayı, sorumluluklarını bilerek çalışmayı gerektiren mesleklerdir. Kendi düşüncesini yazdığı yazıya aktarabilen, olayı yorumlayanlar köşe yazarlarıdır. Haberde yorum yapılmaz, haber ile köşe yazısını ayıran temel özellik de budur. Haber olaydır ve somuttur. Bu nedenle yazarlar özgürdür. Özgür dediysem öyle kurumları, makamları, kişileri haksız yere eleştirir; aklına ve kaleminin ucuna gelen her şeyi gerçeği çarpıtarak yazar demedim.

Yozgat'ta siyasetçisi, bürokratı, memuru, … Ve Yozgatlı olan her kesimden insanın gazeteleri, gazetecileri ve yazarları; işini yapan, haber kaynağı, haber yapan meslek insanı olarak görmediklerini düşünüyorum. Bu fikre nereden ve nasıl kapıldım derseniz; Ali’nin yaptığı yanlışı ya da Fatma’nın aldığı bir kararı eleştirdiğinizde, Mehmet’in uyguladığı siyaseti haber yaptığınızda sizin işinizi yaptığınızı düşünmeden tepki verebiliyorlar.

Doğru ve güzel olanları haber yapmak ve yazmak nasıl ki Yozgat halkını bilgilendirmek oluyorsa, yanlışı yazmak da bilgilendirmektir. Yerel gazeteleri, gazeteci ve yazarları, Yozgat’ta iktidarın haberini yapınca iktidar yanlısı; muhalefetin haberini yapınca muhalif yanlısı diye mimlemek ziyadesiyle yanlış.  Fakat yerelde bulunan tüm basın ve yayın organları, güçlünün yanlışını yazmak için birbirlerini bekleyip birisi girişimde bulunduğunda diğeri de cesaretlenip yazıyor; haber yapıyorsa bunun adı gazetecilik- habercilik, yazarlık olmuyor.

Evet; kimi yerel gazetelerimiz, isteyerek ya da korkuları nedeniyle kendi kendine de siyasi imaj çizebiliyorlar. Bu da bu işin çizgisinden çıktığı anlamına geliyor.

En özgürü köşe yazarları dedim az önce. Fakat Yozgat’ta köşe yazarı olmak da zor. Sosyal medyada bile bir siyasetçiye yorum, bir yanlışa eleştiri yaptığınız zaman “Sana buradan malzeme çıkmaz.” cevabıyla karşılaşıyorsunuz. Oysa tek amacınız doğru olanı anlatmak. Tabii ki köşe yazarı konu arayışı içinde olur. Araştırmaları ve gözlemlerine dayanarak yazılar yazar. Fakat her hareketini, bir yazıya girişim olarak değerlendirmemek gerekir.

Şu unutulmamalı; bizler de bu ülke, bu kentte yaşıyor ve en az sizler kadar ülkemizi, ilimizi, ilçelerimizi, insanlarımızı düşünüyoruz. Gerektiğinde çuvaldızı kendimize de yönetenlere de batırırız. Bizi her zaman, her şartta Yozgat’ın dikenleri gibi görerek haksızlık yapmayın. Gül olabildiğimiz gibi, gerektiğinde diken de olabilen duyarlı kalemleriz biz.

ALGI OPERASYONU

Geçen hafta kaleme aldığım “Beton dikme; ağaç dik!” başlıklı yazımda, ilçem Çekerek’in siluetini bozan baraj kenarındaki ucube görünümlü ikiz kulelerden bahsetmiştim.

Kamuoyunda, bu ikiz kulelerin inşasına mevcut Başkan Eyüp Çakır’ın müsaade ettiği gibi bir algı oluşmuş. Hâlbuki bu ucube yapılar önceki dönemde yapılmış ve eleştirilerin odağı olmuştu.

Çekerek’te inşası geçmiş yıllarda yapılan ikiz kulelerin; tüm Türkiye’nin sorunu olan dikey mimarinin insan yaşamına, doğaya etkilerinden bahsettiğim yazıma muhatap bulmak isteyenlerin de ikiz kulelerin tarihi hakkında bilgileri elbette vardır.

Köşe yazım üzerinden algı operasyonu girişimine "Nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir." diyorum. Çekerek Belediye Başkanı Eyüp Çakır’ın yatay mimariyi, yapılara beş kat ruhsat izni vererek desteklediğini şamar olarak gönderiyorum.