GÖÇ ilkbahar gözünü açınca başlar Yozgat’tan… Sarılır yorganlar sıkı sıkıya… Aklında yüreğinde yavuklusu ve Sürmeli Türküsü… Arada  “Çamlığın başında tüter bir tütün…’’ 
Yozgat toprağından çıkarken döner bakar geriye, kırmızıya kesen topraklar, salkım saçak ağan akbulutlar, tepeleri öpen ay ve yıldızlar, beli bükük ihtiyarlar, gençken yüzüne yaşlılığın çizgileri vurmuş işsizler, yaman geçen kışa çalı çırpı toplayan neneler, bostan artığı arayan çocuklar… 
Kuru toprakta ot yemek için burunları hepten yara olmuş koyun, keçiler, azığında omaçlı çobanlar, döş delen kara yel dahası fukaralık…
Daha ne görsün ki, tükenmiş umutlar, yorgun omuzlar, feri kaçmış gözler ve isyan içinde debelenen topraklar… O topraklara ekemezsin her yıl ekin, ikinci yıl ekersen atar omuzundan herge bıraktırır kendisini… Vah ki vah..
KÜS TOPRAKLAR…  
'Toprak küser mi?' demeyesiniz, hem de öyle bir küser ki, adamakıllı… Geride neyi bıraktığının farkındadır da, ah o geleceği yüce dağların ardında görememezlik… 
Bir hayaldir gurbet, bıldır boş geçti, geleceğe bir umuttur göç, umut, hayal fazla da değildir hani, iki üç seklem buğday, birkaç çinik arpa, yulaf, çocuklara don sırtlarına geçirecekleri eshap… Paltosuz geçen tipili zemheri… 
Belle ki Yozgat dört bir yana kol salmış, ne Ankara  bırakmış ne İstanbul, Antalya… Ya Gavur kapısı..? Sormayın onu hiç,  çekilir mi Alamanın kahrı? Neylersin madenlerde kazma, kürek sallayan Yozgatlıyı… Fukaralık bel büktüğü gibi. Yorganı hem sıkı sardırır, dişleri de sıktırır kırılmamasına… Kader midir bu çile, alın yazısı mıdır gurbet yollarına düşmek..? Yuvada bırakıp gitmek iki üç aylık gelinleri, ardından akıtılan gözyaşları… Bilmem ki, hangi  kitapta, defterde yazar..? Yedi düvel katipleri bir araya gelseler yazabilirler mi, göç yollarının acılarını..? Allı turnalardan haber beklemek de Allah yazgısı mı, bizleri idare edenlerin beceriksizliği mi..? Siz deyin gayri diyeceklerinizi..! 
Türkiye genelinde en fazla göç veren il olmuş Yozgat, sadece Ankara’da dört yüz binin üstünde, varın gerisini siz hesap edin de mahkemeyi kübrada sorumluların eline verirsiniz… Gönül küskün topraklar küskün Allah sonu hayreyleye… Kışı dert, yazı başka bir dert… 
“Yozgat’ı sel alır, soğluğu duman…’’ 
Sırttaki, heybenin bir gözünde fukaralık, bir diğer gözünde fukaralık yatar… Git derdini Çamlığa yılda bir uğrayan Şah Kartal’a anlat..! Yozgatlı göç etmesin de kim etsin..? 
Aş yok, iş yok, yok oğlu yok… Yüce Allah yardım eyleye…