MERAK eden ve bilgi almak isteyenler için yazıyorum bunları.
Uzaklarda kalıp bizlerden haber almak isteyenler için.
Bizde değişen bir şey yok abiler.
Garp cephesinde durum aynı…
Hele siz kendi yörelerinizden, beldelerinizden haber verin.
Kayısılar büyüdü mü?
Erikleri topladınız mı?
Denize mi giriyorsunuz?
Akşamları gül kokuları arasında çay mı yudumluyorsunuz?
Bu ihtimaller yaşadığınız yerlere göre değişiklik gösterir.
Lakin taşrada durumlar aynıdır.
Değişiklik söz konusu değildir.
Hem de nerden baksan 1800’lü yılların sonunda beri aynıdır.
Büyük laf ettim sanki…
Ama memleket hikayeleri okuyanlar beni iyi anlarlar.
O tarihlerde taşrada yaşanan meseleler ve kavgalar ile bugünküler bire bir aynı.
Hiç mi değişmez?
Aradan onca seneler geçmesine rağmen zihniyet aynı kalır mı?
***
Memleketin yaşadığı durumda değişiklik söz konusu değil.
Adeta “Yozgat’tan kaçan kurtulur” tezini haklı çıkarıyor.
Memleketin kaderi, geleceği bir iki insanın eline bırakılmış, onlar da keyiflerince kavga ediyor, çatışıyor, barışıyor falan.
Yozgat’ın geleceği kimin umurunda?
Yozgat’ın sporu, Yozgat’ın gençliği, Yozgat’ın geleceği…
Herkes politik ve kişisel çıkar arasına sıkışıp kalmış.
Kimleri kast ediyorsun?
Kimseyi kast etmiyorum.
Memleketin gazetelerini okuyun, memlekette konuşulan ve tartışılan konulara bakın mesele açığa çıkar.
***
Yozgat’ın göç sorununun çözüleceğine inananlardan değilim.
Artık büyük meselelerimize, büyük çözüm ve proje üretileceğini de sanmıyorum.
En azından Yozgat’ta zorunlu olarak yaşamayı sürdürenlerin yaşamını kolaylaştırmanız lazım.
Bu manada kültürel ve sanatsal projelere ağırlık vermek gerekiyor.
Yarım kalan iş ve projeleri tamamlamak gerekiyor.
Gerilim ve kutuplaşma siyasetini sonlandırıp, toplumla kucaklaşmak gerekiyor.
Geçmişte atılan adımların devamını getirmek gerekiyor.
Yozgat’ta sanki tüm siyasi partiler, teşkilatlarını kapatmış gibi bir görüntü var.
Yarınlarda Yozgat’ı yönetmeye talip ve gönüllü değiller.
Aday olmayacaklar gibi sanki…
***
Sözün özü yazının başlığında da belirttiğim gibi, bu cenahta durumlar aynı.
Kısır döngü içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz.
Kimsenin kimseye tahammülü yok.
Bir kişi diğer öbürünün ekmek yemesinden, rızık kazanmasından rahatsızlık duyuyor.
Bir kişi öbürünün önderliğinde memleketin topyekun başarısını istemiyor.
Küçük olsun, kendisinin olsun gayretiyle hareket edenler, memleketin yerinde saymasına vesile oluyor.
Kimse katılımcılığı, çoğulcu demokrasiyi, istişareyi falan istemiyor.
Herkes bir koltuğa oturup tek adam olmak istiyor.
Haydi selametle…