KOCA bir mübarek Ramazan ayını geride bırakıyoruz.
Bir sonraki sene, bu mübarek aya erişir miyiz, erişemez miyiz? Allah biliyor.
Kime sorsanız gönlünde hep eski Ramazanlar ve eski bayramlar yatar.
Geride bırakılan her koca bir yılın sonunda da hep eskiyi ararız.
Hani bir şarkıda der ya “Giden dönmez ki geri” diye durum budur, giden geri dönmez.
Bu sene bu mübarek ay seçim sürecine denk gelince, herkes bir tarafa dağıldı.
Geçmiş yıllarda, Yozgat’ta Ramazan ayının maneviyatını daha fazla hissediyor, birlik ve beraberliğimiz daha çok artıyordu.
Bu yıl maalesef öyle olmadı.
Bu yıl iftar sofralarına siyaset bulaştı.
Her siyasetçi iftar sofralarını fırsat bildi ve hemen altına bir sandalye çekerek boy gösterdi.
Peki, bu süreçte garibana ne oldu?
Garibanı ne hatırlayan, ne arayan, ne soran oldu.
Gariban, mülteci, yetim ve muhtaç kendi hanesinde, kendi yavanıyla iftar açtı, sahur etti.
Siyasiler onların kapılarını çalmadı, onları seçim karargahlarının kapısını çalmaya mahkum ve mecbur etti.
Ne garibanı konuştuk,  ne muhtacı.
Siyasetin gürültülü hoparlörleri buna fırsat ve izin vermedi.
Anlayacağınız hiç güzel olmadı beyler.
İnşallah seneye böyle olmaz...
Ramazan ayında asli iş ve görevlerini askıya asarak, farklı işlerin peşinde koşan kamu görevlilerini hiç söylemiyorum bile.
Devletin makamlarını maaş için işgal edenler, buradaki görevlerini de bu sene ihmal ederek, üzerlerine vazife olmayan işlerle uğraştılar.
Bürokraside 16 yıldır aynı masa ve koltuklarda oturan hantallardan yeni dönemde kurtulmak şarttır.
İktidara ister AK Parti gelsin, ister farklı bir parti, üretmek yerine yatmayı, çalışmak yerine kaytarmayı seçen isimleri tasfiye etmelidir.
Özellikle Yozgat gibi taşra kentlerde bu tipler ‘nasılsa iktidar bizim, belediye bizim, vali bizim, başkan bizim, müdür bizim’ düşüncesiyle hareket etmektedir çünkü.
Haydi selametle...