Şavgının oğlan; “Biz böyüklerimizden böyle gördük oğlüm ferfana böyle yapılır” derdi hep. Ferfana sana ait olmayan ve hırsızlıkla çalınan tavuk, bodu, hindi vs. gibi hayvanları arkadaş grubuyla zuladan aşırarak gizli bir mekanda cukkalamak demekti. Bizim zamanımızda yalnızca şibi, bodu, culuk, horuz ne gibi hayvanlardan yapılırdı ama, eskisen Gocelilerin Eyvaz, Gırefenin Şekirin Yüksel, Cinni Saitin Battal, Eşşekci Gocanın Tacettin, İdinin Osman, Seyitkânin Haceli, Kaşifin Osman, Gubüşün Etem, Çolâtemin Eci, Moturcu Paşa, Hosur Sülüman, Tilki Zabit, İnneci Durak, Uzun Guddüsü, Gıllı Emin, Şeytan Bahri, Piç Kazim, Mamalı, Goyneksiz Hasan, Emlik Osman, Kôr Tefik, Gızıl Hayri, İtciler, Cinni Oğlan, İbiş, Godek, Mayası Bozuhlar, Mar Bahattin, Guduzun Şevket, Selimoğlunun Durah vs. gibi namlı böyüklerimiz davar, keçi, kuzu gibi malzemeler kullanarak ferfana yaparlarmış. Hele mayası bozuhların uşahlar dana ne yörüdürmüş derlerdi.
Temiz ve ıpıl ıpıl bir güneşin hüküm sürdüğü sıcak bir Temmuz günü çocukluk arkadaşım Merro Medinenin Fehmi ile arize balık tutmaya gidecektik. Köyde en iyi balığı ikimiz tutardık. Korkusuzca kayaların arasından, köklerden, derin yerlerden ürpermeden ellerimizi sokar balık yakalardık. Olur gidelim dedim ve Yufka ekmek, çokelik, biber, gırmızı falan alarak azık yaptık. Fehmi “Bizim ordan da suvan alak” dedi. Fermigile gittik. Medine bibi bize suvan toplarken evlerin altındaki özden bodu, culuk çığlıkları geliyordu. Mayamız cımbıldadı. Bunlardan birini tutalım dedik. Öze indiğimizde Meçikara Nuttunun culuhlar bir heyet halinde geziyorlardı. Fehmi “Bodu yağlı oluyo oğlüm culuh dudak” dedi. “Olur” dedik ve Fehmi hemen Gamalının bahçenin dibinde culuğun birini torbalayarak Kavaklı’ya doğru fırladı.. Bende Medine bibiden suvanları aldım ve peşinden. 
Ariz mıntıkasına inmeden Taşlıyer denen işaretli tepenin altındaki karacaağaçların altında culuğu yolduk. Bölgede kendimizi emniyetsiz hissettiğimizden Esenli toprakları tarafına geçtik. Yine karacaağaç kurularından yaktığımız korlu bir alevin üzerine culuğu ortadan yararak kapattık. Öyle bir közlenerek kızardı ki goca culuh, lezzeti ve kıvamının verdiği iştahtan dolayı nerdeyse dişlerimizin arasında kayboldu. . 
Bizim ilk ferfanamızdı bu. Ben hayatımda yaklaşık 4 veya 5 kez ferfana heyetlerinin içinde yer aldım en güzel ve doyurucu ferfana buydu. Bir gün yine Fehmiyle arize balık tutmaya gittiğimizde Gümüş Pınar sırtlarından çevliklere doğru bakarken çetenin sıklıktan duman yükseldiğini gördük. Guddusünün Aydın, Dınılı İzetin Uşahlar, Şavgının Durak, Galemderin Şatılmış v.s birkaç kişi Çopur Şemşinin horuzu dutmuşlar, şaşkın şaşkın ferfana yapıyorlardı. Belliki çok şaşkındılar. Pilan ustası Fehmiyle birlikte “Ulayyynnn” diye bi bağıdıydık, horuzu ocakta bırakıp, tapır tapır Acıpınar’a aşağı kaçıştılar. Hemen bizde ocakta pişen horuzu alıp ters istikametteki Keklik Pınar’a doğru kaçtık ve hazıra konmuş bir keyifle horuzu orda yedik. 
Yani acemi işi değildi ferfana.. Ustalık ve cesaret isterdi. Şibi, tavıh ve bodu cücüklerinden bek et çıhmıyodu. En iyi ferfana culuhtan yapılıyodu ki, Allaha şükür biz iyi bi culuh yedik.   
Cami önlerinde ezan saatini beklerken nurlu yüzlü büyüklerimiz, “Cenab-ı Allah affetsin ya şurda bi geçi yedim”, bir diğeri “Gurban Olduğum inşallah gusur günah yazmaz bende bi davar yedim” lafları gibi çok anılarını dinledik ve dinliyoruz. Fakat etrafta cin gözlerle zamanı ve gençliğini değerlendirmek isteyen kıs kıs gülen heyecanlı çocukları unutarak… Bilmem hâlâ bu ferfana işlerini yapan gençler varmı. Bostanlık yolan, ceviz çalan, üzüm armut yolan cin gibi ve sevimli çocuklar görülüyormu… Ama şimdiki pısırık nesilde nerde o cesaret…