ÜSTAT Abbas SAYAR Ağabeyimizin Çamlık aşkını bilmeyen yoktur. Çamlık onun dünyasında öylesine yer etmiştir ki bir rivayete göre “ben öldüğümde çamlığa defnedin” demiş, birileri buna izin vermediği içinde Çatak mezarlığına defnedilmiştir. 
Şahsi kanaatim, eğer ki mezarı çamlığa kazılmış olsaydı, Yozgat’a sırt çevirmiş olacaktı! Böylesinin daha güzel olduğunu düşünüyorum. 
Abbas Ağabeyimiz Yozgat çamlığıyla ilgi yazdığı bir şiirinde de şöyle diyor;
Şu Yozgat’ın çamlığı ne hoş
Çamlıksız Yozgat olsa da hoş olmasa da hoş.
Çamlık sadece ağaçtan ibaret değil. Orası Yozgat’ın tamamıdır. Aynı şekilde bütün ormanlarımız toprağa, suya, havaya, kurda, kuşa börtü-böceğe hayat vermektedir. Bu sebepledir ki her fidanı koruyup kollamamız şart.
Son yıllarda dünyada ve ülkemizde yaşanan kuraklık ve yer altı sularının hızla azalması, yaklaşan felaketin habercisi gibi. Ormanların iklim üzerindeki etkisi tartışılmaz bir gerçek.
Orman yangınlarının felakete dönüşerek akciğerlerimizin kül bulutuna dönüşmesi, Bilim Adamlarının öngörüsüne göre 2030’lu yıllarda olası kıtlık tehlikesi uyarısını çok daha ciddiye alınması ve ülke olarak yaşanması muhtemel kıtlık tehlikesini hızlandıracaktır. Çok ciddi önlemler almamız gerekiyor.
Türkiye genelinde yanarak veya imara açmak suretiyle yok olan ormanların bedelini çok ağır ödeyeceğimiz bir gerçektir. Henüz neleri kaybettiğimizin farkında bile değiliz. Kaybolan milyonlarca canlı türü, yurdunu, yuvasını hatta hayatını kaybeden insanlar, otlak ve meralar, Akdeniz bölgesinde yok olan keçiboynuzu ağaçları, telafisi onlarca yıl sürecek ziyan olan arıcılık. Tamamen yok olacak türlü renkte çiçekler ve olası kıtlık tehlikesi!
1870’li yıllarda yaşanan savaşlar ve sonrasında yaşanan kıtlık hadisesi “doksanın kıtlığından kalma” diye günümüze kadar gelmiştir. 
Osmanlı Rus Harbi sebebiyle Payitaht tarafından ilan edilen kısmi seferberlik sebebiyle dört ilden 1790 000 asker toplanmış, bu iller; Yozgat, Kayseri, Kırşehir ve Ankara’dır. Bu yerleşim bölgelerinden toplanan eli silah tutabilen herkes cepheye sevk edildiği için araziler ekilememiş, toprakların tamamına yakını boş kalmış ve çekirge istilası baş göstermiştir. Açlık sebebiyle yiyecek ot dahi bulamayan insanların çoğu hayatlarını kaybetmiştir. Hatta kıtlık taşı diye bir şey duymuştum ve bunun ne olduğunu öğrendiğimdeyse, o yıllarda yaşanan açlık felaketinin ne kadar ciddi olduğunu daha iyi kavramıştım. Kıtlık taşı denilen şey, kaya üzerlerinde yağmur sonrasında oluşan ekmek kırıntılarına benzer kabuklardı.
1873 yılında Orta Anadolu’da tahıl mahsulünün çok az olduğu, hatta çoğu yerlerde hiç olmadığı bu yüzden 1874 hasat mevsimine kadar çok sıkıntılar çekileceği yerel yöneticiler tarafından Osmanlı devletine rapor edilmişti.
Hicri 1290, Miladi1873-1874 kışı çok sert geçmiş, büyük felaket yaşanmıştır. 6 Haziran 1874 yılında Kayseri'de yaşayan Misyoner W.Amos Farnsworth Orta Anadolu bölgesini kapsayan ve 22 gün süren bir tura çıkmıştır, seyahati boyunca gördüğü felaketin boyutlarını şu şekilde kaleme almıştır: 
-Yozgat'a ulaştığımız zaman afet mıntıkasının merkezine ulaştığımızı zannettik. Umumi yerler kalabalıktan geçilmiyordu. Bunların neredeyse tamamı çevre köylerden gelen, yarı aç fakat henüz mutlak çaresizliğe düşmemiş, elinde hala bir bakır ibriği, bir yatağı veya yorganı bulunan ve bunu satıp bir parça ekmek almaya çalışan insanlardan oluşuyordu. Fakat Sungurlu'yu Yozgattan daha kötü bir durumda buldum. Oranın yöneticisi bana son oluşturduğu istatistiğe göre, kış boyunca Sungurlu yöresinde 5000 civarında insanın açlıktan öldüğünü söyledi. Batı tarafından gelen evsiz barksız, muhtemelen bir bu kadar insan daha burada ölmüştü. Bu korkunç açlık bütün insani duyguları felç etmiş gibi görünüyordu. Sokaklarda ölenlerin bazen dört gün boyunca gömülmeden kaldıklarını ve cesetlerinin köpekler tarafından parçalandığını anlattılar...
Yozgat ve iç Anadolu’da İkinci bir kıtlık hadisesi 1927-28 yıllarında yaşanmış, o dönemin gazetelerine yansımış, Güzel Ordu Gazetesi 1928 yılı 33. Sayısında Yozgat ile ilgili haberinde şöyle yazmaktadır; 
(Yozgad)- Köylerdeki halkın ekserisi şimdiden açdır. Yulaf, burçak bulamayarak dağlarda ve bayırlarda ot toplayarak sıcak su da haşlayıb yarım kaşık yağla gıda yapan zavallıların hali ne elim bir netîcedir. Şehirde de pek çok kimseler açlıkla pençeleşmekde bir lokma ekmek için çâreler aramakdadır.
(Güzel Ordu)- Hükümet, belediye bu elim vaz'iyetin önüne geçmeli?
Anlatmaya çalıştığım bazı gerçekler her ne kadar hoşunuza gitmese de şimdiden önlem almak zorundayız.
Evet felaket tellallığı yapıyorum. İnşallah geçmişte yaşanan bu hadiselerden ders çıkarır da, sahip olduğumuz her türlü nimetlerin kıymetini bilir, tek bir ağacımızı, bir lokma ekmeği dahi ziyan etmeyiz.
***

NOT: Üstat N. Abbas Sayar'ın vasiyeti üzerine Cenazesi İzmir'den Yozgat'a getirildi. Çamlık Milli Parkı'nda defni için belediye ve valilik devreye girdi. Bakanlar Kurulu'ndan karar çıkması gerekiyordu. Kararın çıkarılma sürecinin uzayacağı belirtilerek, Çatak mezarlığına geçici olarak defni yapıldı. Kalıcı oldu. (Kaynak: SÇ)