MİLLİ şairimiz, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'u, son olarak da Çanakkale Zaferi ve Şehitlerimizi anma gününe özel etkinlikler yaptık. Yılların kalıbını bozmadan... Yılların ezberiyle, Mehmet Akif'i anarken, yol arkadaşı Yozgatlı Mehmet İhsan Efendi'den söz etmek aklımızın ucuna bile gelmedi/getirmedik. Halbuki Mehmet Akif ile ilgili sahnelenen oyunların bir yerine Yozgatlı yol arkadaşını dahil edebilirdik. Veya hayat hikayesini anlatırken, Akif'i Yozgat ile ilişkisini de irdeleyebilirdik... Yapmadık...
Çanakkale Zaferi'ni kutlayıp, Şehitlerimiz andık. Çanakkale'de şehit olan Yozgatlılardan söz etmedik. Daha bıyıkları terlememiş, çocuk yaşta Çanakkale Savaşı'na katılıp, kahramanca savaşan, Yozgatlı Kınalı Hasan'ı unuttuk. 1915 yılında; bugün Yozgat Lisesi olan dönemin Mekteb-i Sultaniye okulunun öğrencilerinin topluca Çanakkale'ye gitmek için başvuruda bulunması sonucunda, okulun mezun veremediğinden bahsetme gereğini bile duymadık. Çanakkale Zaferi'ni kutladık. Şehitlerimiz andık. Salonlarda. Okullarda. Bildiriler yayınladık, internet sitelerinden koplanmış. Ertesi gün 'görev ve sorumluluğumuzu' sonuna kadar yerine getirmişlik edasıyla, böbürlendik. Hatta kimileri çıkıp, 'Bizim mesajımız sizin gazetede neden yayınlanmadı?' diye hesap sormayı bile kendimizde hak gördük...

DEĞERLERİMİZ KAYBETTİK...

Uyanın beyler! uyanın... Yozgatlı olarak bizler ortak değerlerimizi kaybettik. Dünümüze sahip çıkamaz olduk. Camiler Haftası'nda Yozgat'ta, Kırşehir'de, Nevşehir'de, Çorum'da camiler yaptırıp, ibadete açan Çapanoğulları için bir Fatiha okuma zahmetine bile katlanmadık. 'Basın Bayramını' kutluyoruz. Türk Basın tarihine damga vuran Yozgatlı Agah Efendi'den söz etme ihtiyacı duymuyoruz. Yozgat basın tarihinde bir dönemin başlangıcını sağlayan Abbas Sayar'ı görmezden geliyoruz. 'Türkülerimiz' diyoruz. 'Nida Tüfekçi'yi anmadan Yozgat Türküleri söylenmez!' diyemiyoruz. Sonrada çıkıp, 'bu il neden gelişmiyor?' sorularına yanıt arıyoruz... Bulamıyoruz... Bulma şansımız da yok...

ORTAK DEĞER...

Yozgat Valiliği Tanıtım Ofisi tarafından yürütülen 'tanıtıma-kalkınmaya-gelişmeye' dayalı bir çalışma var.  Orda da söyledim. Ortak paydanız, ortak değerleriniz yoksa bir araya gelme şansınız da yok. Bir araya gelemezseniz, kalkınamazsınız, gelişemezsiniz, göçer/gidersiniz. Nereye gittiğiniz önemli değil. Kimisi dört kollu ile 'taşlı köye', kimisi demir yığını dört tekerlekli ile farklı bir şehre/gurbete gider. O gidişlerin dönüşleri olmaz/olmadı da, istisnaları hesaba dahil etmezsek. Bize bizi gerek. Bizi birleştirecek 'payda' gerek...