SON baharın hazzı ve keyfi bir başkadır. Yaz rehavetini üzerinden atan yeryüzü yeniden bir silkinmeyle kendine gelir. Hafiften ürperten rüzgar, yaprakların sararması ruhunda bir başkalaşma yaratır. Dalından koparak düşen her yaprak beyninde, kalbinde derin yaralar açsa da düşen yaprakların yerine bir sonra ki bahar da yenilerinin geleceğini bilmesi ferahlatır adamı. Ümit verir. İçinde taze düşler yeşertir. 
Eylül, bir bıkkınlık, bir uyuşukluk vermez aksine canlandırır, yeni bir güven tazeletir. Yaprakların birbiriyle yarışıyor gibi arka arkaya dalından düşerek yere inmesi şaire bir ilham kaynağı sunar. Ağzını çeşmeye dayayarak kana kana su içen bir insan misali, şairde her sararan yaprakta kelime ve mısralar doldurur gönül heybesine.  
En çokta Eylül akşamlarını sever adam, yıldızlar gökyüzünde daha bir parlar. Yıldızların arasında ay dedeyle saklambaç oynar. Gülümser yıldızlar, üzerinde ay dedeyle saklambaç oynayan çocuksu ruhlu adama. 
Siyah ceketinin yakasını yukarı kaldırdı adam. Ellerini ceketinin ceplerine sokarak kavak ağaçlarının arasından ilerledi. Başı hafif sol omuzuna düşmüştü. Dudağında belli belirsiz bir şarkı mırıldanıyordu. Ayaklarının altında kavak ağaçlarının yaprak hışırtıları, kulağında küçük serçelerin ötüşleri. Uzun seyrek saçları omuzlarına doğru dalgalanarak düşüyordu. Eylülü seviyordu adam ve geriye bakmadan ilerliyordu kurumaya yüz tutan kavak ağaçlarının arasından. 
Düşen her bir yaprak ömründen bir an alıp götürse de, omuzları düşmüş adam yine de seviyordu Eylülü. Eylül aşktı, tutkuydu, yeni bir mevsime merhaba demekti. Diğer mevsimler ruhunda ve kalbinde geçici bir heves bıraksa da, eylül hep kalıcı duygular yüklüyordu. 
Avuçlarını açtı adam, Yağmur çiseleyen gökyüzüne doğru tuttu. Damlalar düştü avuçlarının içine. Eylül damlaları… Bir sevgilinin gözlerinden düşen sevinç gözyaşları misali. 
Her bir damlada kayıp giden zamana hayıflanırken, gönlüne davet ettiği sevgiliye “merhaba” dedi zamansız zaman aralıklarında. 
Deniz bile bir başkadır eylülde. Suyun tadı, ekmeğin kokusu, sokakların başkalaşması, ayrı bir huzur verir. Bir bankın üzerine oturdu adam. Gelip geçen gemileri seyretti. Vapurlara baktı uzun uzun. Vapurları saydı. Simitçinin tın sesi, baloncunun peşinden koşan çocukların çığlıkları vapur düdüklerine karışırken, adam gökyüzüne gülümsedi. Kocaman dilekler tuttu vapur düdüklerinin ulaşabileceği yere kadar. Baharı özlemedi adam. Biliyordu düşen yaprakların yerine yenileri gelecek. Kalbinden düşenlere döndü baktı adam. Eylül ne çok şeyleri alıp götürüyordu kendinden. Sararıp düşen yapraklar misali… 
Bir düş düşledi adam, eylül akşamlarında mavi göğün altında. Kırlangıçlar yurdundan gelen taze bir his kapladı içini. Beyaz kelebekler çoktan terk etmişti dağın eteklerindeki çimenlerin arasını. En kuytu köşede inzivaya çekilen kalp, sevda üstüne dilekler tuttu kapı eşiklerinde. Eylülü sevdi adam, yeniden bahara bir umut var diye…