Sanırsınız savaş tamtamları çalıyor…
Beyler, ağalar, hanımefendiler, gençler…
Bu iş altı üstü bir referandumdur, çığlıklar, bağırmalar, küfretmeler, hazımsızlıklar almış başını gidiyor.
Referandum demokrasinin nimetlerindendir.
İsteyen istediği fikri savunabilir, ister hayır der, ister evet der.
Bizim bu referandumu dünyada duymayan kalmadığı gibi, bir mehteranımız eksik kaldı.
Ben diyeyim Mohaç’a (1526) gidiliyor, siz deyin Varna’ya (1444) gidiliyor.
Nerde kaldı demokratça düşünce..?
İşi yazı – turaya döken mi, tombalaya çeviren mi ararsınız bilmem, iddiaya girenler de işin tuzu biberi..!
Siyaset bilimcileri, anayasa profesörleri bu işlere ne derler bilemem de, tez yazacaklara esaslı bir konu teşkil ettiği aşikârdır.
Kız istemeye giden bir damat düşünün!
Kızın babasının öncelikli sorularından birisinin “sen Evetçi misin, Hayırcı mısın?” olabileceği mantık dışı değildir…
Karşı fikri savunan kişileri ötekileştirmek demokrasinin hiçbir sayfasında yazmaz. Demokrasi, demokratik fikirlerini yok etmek için sarılacak bir sistem değildir. Demokrasiyi yok etmek için demokrasi maskesi altına gizlenmek hiç değildir. Demokrasi de tahammülsüzlük yok, saygı vardır.
Birbirimize saygılı olmak adamlıktan geçer.
Hangi zat söylemiş bilmiyorum ama söylediği söz her kalıba uyar.
“Nezaket en büyük fazilettir.”
Nezaket kelimesinin temeli de saygı ve sevgidir.
Yazımı Alfred de Vigny’nin, “Hiçbir insana rastlamadım ki, onda öğrenilecek hiçbir şey olmasın” sözü ile bitiriyorum.