Sevgi ney idi? Yalancıktan seni seviyorum diyerek sevgisiz eriyip gitmek miydi?.
Sevgi ney idi? Bir sürü sözler verip tövbenden caymak mıydı?.
Sevgi ney idi? Kaşını gözünü görüp heder olmak mıydı?.
Yoksa , yoksa. Sevgi , üzerine kocaman kayayı koyarak sonunda ölüm de olsa.
Ehat , ehat mı demekti?.
Yoksa anam babam sana… feda olsun mu demekti?. Yoksa , yoksa uykularını bölmek yarım ekmeğini bölüp vererek düşkünün elinden tutup yaralıya merhem olmak mıydı?
Güzelliklerini sergileyerek sesleniyorlardı.
Açık olan penceresinden dışarıya seyre dalıp bir taraftan da film kamerası gibi etrafını ve olup bitenleri kare , kare çekimler yapıyordu.
Yukarı yolda yani kırk altıncı sokakta çocuklar top oynuyorlar, her zamanki gibi gene.
Narin teyzeleri:
- Eşek sıpaları top oynayacağız diyerek bahçedeki erik dallarını kırıyorlar” diye.
Çocukları kovalıyor. Onlarda oynadıkları topu yakalatmadan kurtararak biraz aşağıdaki dördüncü sokağa yakın boş arsaya gelerek, yeniden oyun düzeni kuruyorlar.
Paraları olmadığı için de hayali olarak içilecek meşrubat paralarını hayali olarak topluyorlardı.
Oda ne bu seferde iki katlı evin sahibi.
Mama… dayı elinde bir sopa çocukları çil cücükleri gibi dağıtmış kovalıyor.
Çocuklar sopa korkusundan kaçarak bitkin bir şekilde Halim’in… penceresini karşıdan görecek şekilde yere çömelerek oturup çaresizlik türküleri söylemeye başladılar.
Çocukları eliyle işaret ederek yanına çağırdı:
-Hayrola çocuklar ne oldu, derdiniz nedir”? dedi. Hep bir ağızdan karma karışık seslerle oyun oynaya yamanın sıkıntılarını sıra , sıra anlattılar.
Halim… çocuklara cesaret verici, hoş laflar ederek gönüllerini rahatlattı:
-Siz burada bekleyin ben geliyorum”. diyerek tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürdüğü için… anasından yardım istedi ve dışarıda çocuklarla buluşarak daha önceki top oynadıkları boş arsaya birlikte gittiler.
Halim… çocuklara seslenerek:
- komşulara zarar vermeden oynamak sizin hakkınızdır susmayın hakkınızı kırıp dökmeden arayın dedi.
Çocuk bunlar dururlar mı bu seferde hep bir ağızdan:
-Susma sustukça sıra sana gelecek” diye bağırıyorlardı.
Halim:
-Yapmayın etmeyin çocuklar bizleri bir duyan bir gören olurda Halim… çocukları örgütlüyor… vatanı bölecek…
Sistemi değiştirecek diye bizleri tutuklayıp bir hiç uğruna sürüm , sürüm süründürürler”. diyerek gülüştüler ve karşılıklı oyun düzenini kurdular.
Halim… cebinden bir miktar para çıkartarak:
-Yırtılan tüfekçi Bekir’in yakası diyerek.
İki buçuk litrelik birde meşrubat aldırdı:
-Oyun sizden içeceğiniz benden” diye eline tutuşturulan düdükle de hakem olup oynanan maçı yönetmeye başladı.
Ben. Çocuklarla oynamak istemiyorum!.
Onlar çok güzel kokuyorlar, ben.
Çocuk olmak istiyorum.
Hele birde... “Ya piyon” diyorlar ya.
Güller arasında...
Çocuk olmak istiyorum.
Öksüzlüğün tadına vararak.
Garipler diyarında. Sohbetler dinleyerek.
Oda!... öksüzdü, diyerek.
Dayıya giden!...
Çocuk olmak istiyorum.
Bir çocuk bana dolu ceplerinden, erik verdi.
“Bunları ,karşı bağdan yolduk.
İstersen daha getirelim” diyerek...
“Rızasız bahçe yolunmaz”, diyen.
Çocuk olmak istiyorum.
“Sana elbise, Ayakkabı alırım” diyerek;
Avunup kavrulmayı .
Baba, ana yanında. Onlar sız olup.
Yırtık ayakkabı içinde üşümeyen...
Çocuk olmak istiyorum.
Selam ve duayla.