DÜNYA Ticaret ve kazanç yeridir. İnsanlar ticaret ve memuriyet için önemli görevlerle bu imtihan yeri olan dünya pazarına gönderilmişlerdir. Elimizdeki sermaye ömürdür. Bu az sermayeyle hem dünya, hem ahiret hayatımız için lâzım olan alışverişimizi yapmak durumundayız. İşimiz çok, boşa harcayacak zamanımız yok. Her günü, 24 saati bize veren Rabbimiz, bu çok kıymetli saatleri nerede, nasıl harcadığımızı muhakkak soracaktır.
Kur'ân-ı Kerîm' de "Nerde olursanız olunuz, o Allah sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görür ve bilir" buyurulmaktadır.
Herşeyimiz muhafaza ediliyor, her amelimiz  yazılıyor, her hizmetimiz kaydediliyor, başıboş değiliz. Bizi  bir ticaret için bu ticarethaneye gönderen Hâlık-ı Zülcelâl'in huzuruna çıkacağız,hesap vereceğiz. Hizmetini, vazifesini yapanlar, nefsini ve malını Allah yolunda sarfedip Allah'a satanlar cennet gibi bir mükâfat, saâdet-i ebediye gibi bir kazanç elde edeceklerdir. İşte en kârlı ticaret de bu ticarettir. 
Eğer Allah'a ve kullarına karşı vazifelerini yerine getirmeden, âhirette kendilerini kurtaracak yatırımlar yapmadan ticaret yaptıklarını zannedenler varsa aldanıyorlar! Zarar içinde zarar ediyorlar! Birgün herşey ellerinden çıkacak, mes'ûliyeti, vebali boyunlarına yüklenecek, o çok sevdikleri dünya onlara "Haydi dışarı!" diyecek! Helâl ve haram demeden, mal mülk toplayanlar müflis ve mahrum olarak kabre girecekler! Orasını bir cehennem çukuru, ejderha ağzı olarak bulacaklar! Ya da helal kazanıp helalinden yiyecekler, orasını cennet bahçelerinden bir bahçe  olarak bulacaklar!
O zaman, "Eyvah, aldandık! Bu hayatı sabit zannettik! O zan sebebiyle ömür sermayesini boşa sarfettik!" diyecekler!
Dinimiz meşru kazanç yollarını göstermiş ve teşvik etmiştir. Bunların başında ticaret, ziraat ve sanat gelmektedir. Müslüman maddî ticaretle meşgul olurken, ibadet niyetiyle yapmalıdır. Doğru dürüst çalışan, müşterisini aldatmayan tüccarları Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) bakınız nasıl teşvik ediyor:
"Yalan söylemeyen, meşru kâra kanaat eden doğru tüccarlar kıyamette nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraber bulunacaklardır. Rızık 10 ise, 9'u ticarettedir. Cesur tüccar kazanır, korkak tüccar kaybeder." Sanatkârları teşvik ederken de, "Allah sanatkâr kulunu sever. Sanat fakirlikten kurtuluş senedidir" buyurmuşlardır. İnsanoğlu sanatı da ticareti de hayatı kazanmak için yapar. "Bizi
Aldatan bizden değildir!" Düsturu ticaret ahlakının temel taşını teşkil eder. 
Ziraatçılarla alâkalı olarak da, "Rızkı toprağın derinliklerinde arayın" hadîsi çok manidardır. Peygamber Efendimiz bu gibi hadislerle bizlere helâl kazanç yollarını gösteriyor. İnsanlara faydalı ve helâl olan her meslek makbuldür, hayırlıdır. Yeter ki meşru olsun.
Müslüman alırken, satarken, yaparken helâli düşünmeli; helâlinden kazanmayı hedef bilmeli! Haramın kazanç değil, ateş olduğunu unutmamalı! Hayatın gayesi, helâl kazanmak ve meşru dairede harcamaktır. Cenneti kazanmak da cehennemi tercih etmekte bizim elimizdedir. 
Malın çürüğünü sağlam fiyatına satan, çürük ve ayıplı mal satan, kalitesiz malı kaliteli olanlara katan, yalan ve yeminle alışveriş yapan, müşterisini aldattığını zanneden kendini kandırır, cehennem yakıtını hazırlar. Zira aldatanın kazancına haram karışmaktadır. Hangi meslekte, sanat ve memuriyette olursanız olun, Müslümanın en önemli meselesi, helâl kazancına haram karıştırmamaktır. Bir malı satarken alış fiyatını ya hiç söylememeli, yahut da doğru söylemelidir. Aldatmak haramdır. Mü'min aklanabilir fakat aldatmaz! Helâl kazanca kanaat etmek lazımdır. Haram ateştir, her iki hayatı yakıp kül edebilir. Sözün özü asıl kazanç kişinin hayatını helal yönden kazanıp ahiret hazırlığını yapmasıdır.