Kış günleri avare avare dolaşırdık Alcı’da.. Soğuk günlerin uzun mesafelere gitme cesaretini kırdığı, ekonomik açıdan stokların sürekli eksi yönde ilerlediği fakat arkadaşlık ve muhabbetlerin daha da samimileştiği zamanlardı kış ayları..
Sosyal yönü kuvvetli ağabeylerimizin düzenledikleri bazı keyif verici organizasyonlar olurdu. Örneğin Esenli’ye gidip Hacıhasan’ın kahvehanede Ferdi Tayfur’un, İbrahim Tatlıses’in filmlerini seyretmek, Gelingüllü’de maç yapmak, Karga’dan, Kışla’dan, İdrisli’den Sarıhacılı’dan Karaburun’dan, Kodallı’dan, Çakırhacılı’dan arkadaşlarla buluşup arazilerde çiğdem kazmak vs. gibi sıcak diyaloglarımız olurdu.
Bir sabah ineklerin, koyunların  samanlarını döküp yemledikten sonra can sıkıcı bir yalnızlık içinde dolanırken, cami mikrofonundan gür bir sesle Gıpılının Harun duyuru yapıyordu.
-“Dikkat dikkat, öğlenden sonra sahat ikide Emirhan’ın uşayınan çoh önemli bi maç yapacığık. Allahını seven tüm gonşuların Paşanın çift vagınatlı moturuna höcüm etmesini bekliyoh. Tüm ıhdıyarlar, tüm gençler, tüm halalar, bibiler alayıcığıda davetlimizdir. Emirhan’ı haşet edip bızaladacığık. 60-70 dene gol atıp çeniletmezsek koycek baba yiyek…….
Şimdi hitap insana öyle bir heyecan ve cazibe kazandırıyor ki, hastalar yatağından, çocuklar okullarından, halsiz ihtiyarlar odalarından çıkıp gerçekten Paşa emminin motura hücum edesi geliyor. Ben Alcı Köyü Futbol takımının değişmez golcüsü ve gözde futbolcusu olduğumdan çoğu kişi iş garanti olsun diye benim yanıma uğradıktan sonra traktöre koşuyorlardı.
Paşa Emminin çift vagınat (Römork) dolmuş, üstelik üzerinde yer kavgaları yapılıyordu. “Körmüsün şu tarafa otur, cehennemin dibine otur, sen neye gidiyon essahtan oynıyacah gibi” ve sair ithamlarla insanlardaki gayret ve heyecanlar izleniyordu.
Ben, Mar Ahmet ve Durah Çavışın Guddusü de traktörleri getirdik ve görkemli bir kalabalıkla Emirhan’ın harmanlarına geldik. Emirhanlılar da aynı taktiği uygulayarak cami anonsuyla mahşeri bir kalabalık topladılar. Deli Palta’nın evin yanındaki harmanlarda karşılaştık. Tabiiki her iki tarafın da milli duyguları kabarık, gerek futbol, gerek kavga, gerek fors açısından uzaktan uzağa birbirlerimize kırışıyorduk. Eğerki aklı başında büyüklerimiz olmasa maça başlamadan hemen kavgaya mahal verecek laflarla ufak sataşmalar yapıyorduk.
Yılın maçı başlamıştı. Hakem olarak Hidayetin İzet’i kabul ettirene kadar başımıza hal gelmişti. İlleki koyde Yudan’lı Yaabın Üsüyün ahır yapıyo o taraf tutmaz hakem o olsun diyorlar. Üsüyün Dayıya gidildi “get oğlüm şeyderim maçınızı, ahşama gatlek anam dinim ağladı ameleliğinen” diyerek bizi azarladı. Yarabbi böyle kıran kırana maç hiçbir yerde görmedim. Tüm oyuncularda, tüm seyircilerde öyle bir heyecan öyle bir fanatizm varki, oyuncu olarak seyredilmenin verdiği şahika moralle ayaklarımız sahada keklik gibi gaydalıyordu. Top kimin ayağına gelse artistik hareketler yapıp birde gururla her iki tarafın seyircilerine bakıyordu. Herkes gol atıp tarihe geçmek istiyordu. Emirhanlı Balıhçı Osman denen adam hem takım kaptanı, hem de maestro rolündeydi. Her atağımızda köylülerine bağırıyor, şu peykeynen, şu peykeyi duttunmuydu heç bi piç buradan geçemez diyordu. Şimdi gülüyoruz ama o zaman bu laflara sinirimizden olanca gücümüzle faul yapıp homurdanıyorduk.
Bizim takımın en büyüğü Cırtılın Civan’da sağ kanat becekten bi Emirhanlı geçsin hemi onu hemi de dutamıyanı bilmem ne ederim diyordu. Yaklaşık 45-50 dakika olmuştu ki oluşan bir karambolü değerlendirip iki Emirhanlıyı çalımladıktan sonra kalecinin sağından çektiğim sert şutum kalecidcen havalanarak dönmüş, müthiş bir kafa çakarak gösterişli bir gol atmıştım. Hemen hemen de kalenin tam ortasından olan bu gol, büyük bir kavgaya sebebiyet teşkil edecek tartışmaların da başlangıcı oldu. Yok efendim taşın üzerinden geçti, vay efendim kalecin boyunu aşıp avuta gitti, kafayla gol olumu hiç, vay efendim sen opsayıtı biliyonnu, Real Matirid, Liverpol gibi, gavur tahımlarını seyretmedinni, buna gol demek için hayvan oğlu hayvan olmak lazım gibi gergin ve elektrikli savunmalar yapıyorlardı.
Sahanın içi tüm bilirkişilerle dolmuştu. Her köşede ellerinde bastonla, çipliyle, tespihle işaret ederek gavisli, geldi, yampiri çekti, şu yandan ağmeçliydi, gidin Kör Şekirin Bekir’e ya da moturcu Godek Hacı’ya sorun vs. gibi çok şiddetli ateşli savunmalar yapılıyordu. Her iki tarafta Nuh diyor Peygamber demiyordu. İzzet Emmi bizim köylü olduğu için hakemlik ünvanı elinden alınmış, ilk zopayı kendisinin yiyeceği konusunda tehditkar vaatler alıyordu. Hakemlikten istifa etti ve yerine İdinin Osman Tayin edildi. İdinin Osman’ın sahaya girer girmez yaptığı ilk açıklama; “Bu gol size hamam parası olsun” şeklindeydi. Bereket versin herkes iddiasından vazgeçmiş yarım saatlik bir tehirden sonra maç tekrar başlamıştı.
Taraftarlar artık küfürleşmeye başlamıştı. İyi ki büyüklerimiz gelmiş göstermelik kızmalarla bizleri azarlıyor, durumu derhal sakinleştiriyorlardı. İçi kin ve nefretle dolan 75 yaşındaki Kazim Çavışın Zabit dayı bana yüksek sesle bağırarak..  “Ula gurbanım lifat şu kopolü kopeklere bidene daha ganırtmaç ver” deyince 3’üncü cihan harbi başlamıştı. O zamanlar 13 yaşındaydım. Vagunata doğru kaçarken Emirhanlı bir ihtiyarın beni işaret ederek, “Ula goman şu gol atan pici dutun” dediğini duymuştum.
Yaklaşık 10 dakikalık kimin kime vurduğu belli olamayan bir meydan savaşından sonra herkes ekibini Malazgirt Savaşında Sultan Alparslan’ın sahte ricat taktiğiyle kenara çekti. Köy büyüklerimiz aralarında yüksek bir iştiare toplantısı yaptıktan sonra yanlarımıza gelerek,
-“Efendi efendi, insan evladı gibi hepimiz birer eve davetliyik. Edeplice ekmağnizi, aşınızı yiyin, çayınızı için ve cami anonsu yapılıncıh moturlarınıza binin.”

Dendi. Hepimiz şaşırmıştık. Tekme tokat, cerek, toyaha, gom, çağ, dalgara harp ettiğimiz Emirhanlılar grup grup hepimizi evlerine yemeğe davet ediyorlardı. Gittik. Hepimiz yemeklerimizi yedik. Benim gittiğim evde içine gurbandan kalma kemiklerin atıldığı çok lezzetli bir iç pahla ve baldırcan turşusu vardı. Eşgi ve bozaşta vardı. Hemen hemende en zengin çeşit bizim gittiğimiz evdeydi. Maç esnasında en çok söven ve “Goman şu pici dutun” diyen adam ev sahibiydi. Bizlere yemek boyunca güzel nasihatlar verdi. “Yavrum efendilikten şaşmayın, ben bu yaşıma gatlek bir dene ayıp laf bile gonuşmadım, şimdiki gençler bek cahil” falan gibi sözler söylüyordu. Kıkır kıkır gülmekten karnımın derileri ağrımış şimdi ise ömrüm boyunca unutamayacağım tatlı bir anı olarak arşivlerime işlenmişti.
Maç 0-0 berabere kabul edilmiş, atmış olduğum o altın gol adını şu an hatırlayamıyorum ama Gubuduğun Sultan’ın gişisi dedikleri bir yaşlı adam tarafından Real Matirid takımı emsal gösterilerek kabul görmemişti. Hakikaten de o yaşlı adam köyün en itibarlı adamlarından biriydi, abdestli, namazlı, hemde hacca gitmişti. Futbolu en iyi o yorumluyordu. Real Matirid, Liverpul, Bayan Moruh (Bayern Münih) takımlarının alayıcığınıda biliyor ve izliyordu. Hem bizim köylülere, hem de kendi köylülerine “Varacağan, tumacağan, yaradana sığınıp topa depiği guvvetli vuracağan yavrum” falan gibi hayır öğütler, önemli taktikler veriyordu.  “Bu gol gabil dağal, eğer hah ettiyseniz Cenab-ı Allah yine bi fırsat verir, gine atarsınız” dedi ve sonuç öyle kabul edildi.
Gün boyunca Emirhan’da yapılan maç ve kavgalar esnasında Lomenin İsmayilin Cabbarın Dedik’ten (Esenli) yeni aldığı soğukkuyu lastik ayakkabı yırtıldı, Müzaferin Bekirin pantul ve saho tüm soküldü, Kel Salimin Fehminin dallama suveter, işlik kayboldu, Etemkanin Salimin oğlu Güven moturdan düştü, Grefenin Şekirin Salif Emirhan’da unutuldu, Cırtılın Duvanın gafayı yardılar…..
Ve bir renkli ve tantanalı gün, ömür boyu unutulmaz kaliteye erişerek hafızalarımıza yerleşmişti. İyi ki yaşamış, iyi ki dayak yemiş, iyi ki o maça gitmişiz. Kardeşlikler ve samimiyet dolu can Yozgatımıza sonsuz selamlarımla….