24 KASIM Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor. Şüphesiz ki Öğretmenlere vefa bir günlük kutlamayla olmaz . Ancak bir günde olsa farkındalık oluşturma  adına bu tür  günler önemli. Öğretmenlerin Hakkı ödenemez. Anna baba Hakkı gibi Kıymetli. ÖĞRETMEN öğretmenliğini Saygın kılmalı, öğrenci de öğretmenine saygı duymayı görev edinmeli. Öğretmenlik mesleği peygamber mesleği gibi değerlidir.
Konumuz emekli öğretmenler: Yıllarca bu mesleğe hizmet etmiş, eğitim ordusuna emeği geçmiş, yaşını başını almış insanlar. Bir ÇOĞU imkansız koşullarda zor şartlarda, görev yapan, eğitime ALIN teri döküp emek veren Kıymetli büyüklerimiz.  Ayrılış nedeni ne olursa olsun Görevini tamamlayıp emekliye ayrılmış olan eli öpülesi öğretmenlerimiz var. 
Eminim ki bunların ÇOĞU şu an görev yapan öğretmenlerimizin de hocaları...Bunların Arasında milli heyecanlarını, azim ve çabalarını takdir ettiğimiz büyüklerimiz vardı. Onlar daha Heyecanlı, daha duygusal daha fedakar insanlardı...
24 Kasımlarda bu vefakâr insanları unutuyor kaderleri ile baş başa bırakıyoruz. Bir anlamda onlara vefasızlık ediyoruz! Hani ne derler " Şehit vurulunca değil, unutulunca Ölür!" Misali. ÖĞRETMEN de emekli olunca değil 24 Kasımlarda unutulunca " ölüyor!" 
Deyiniz ki: Emekli yaşasın sağlığına baksın! Dileğimizde öyle Allah sağlıklarını versin. Bir emekli ÖĞRETMEN olarak diyorum ki: her yıl 24 Kasım da bunları tesbit edip bir salonda toplasak bir yemek bir kahve ikram etsek, çam sakızı çoban armağanı küçük hediyelerle onura edip gönüllerini alsak ne olur? Çok mu zor, çok mu zahmetli Allah aşkına! Bu vefasızlık değil de nedir?
Yetki bende olsa istisnasız her yıl ( Her 24 Kasım'da) şehir merkezindeki tüm emekli Öğretmenleri tesbit eder tamamını çağırır geniş görkemli bir salonda ağırlarım. Gönüllerini alırım, Çay kahve ikram-ı Yaparım ve küçük hediyelerle gönüllerini alırım ellerini Öpüp dualarını alırdım. Yanlış mı telaffuz ediyorum, imkansız bir teklif mi sunuyorum?..
Üstelik ÖĞRETMEN evlerimiz var, yemek, Çay kahve ikram-ı  için salonları da müsait. Dedim ya bu ilgisizliği vefasızlık olarak değerlendiriyoruz! Biz birbirimize, değer vermezsek başkaları bize niye  değer versin? Önce biz kendi değerlerimizin farkında olalım öyle değil mi? 
Sizi bilmem ama bu durum benim kanıma dokunuyor! Bazı emekli öğretmenlerle görüşüyoruz milli eğitime sitem ediyorlar; "unutulduk " diyorlar  ve vefasızlıkla suçluyorlar. 24 Kasımlarda  biz neden yokuz, bir gün bile olsa biz neden hatırlanmayız, diyorlar!...Eğitim'in koca çinarlarını göz ardı edip görmemezlikten geliyoruz. Koca Çınar bunlar; yüce dağ gibi yükselmiş, eğitimin temel taşları. Hani biz çocuklara: "Büyüklerinizi Say'ın, küçüklerinizi sevin!" Diye öğüt veriyoruz ya: Bize ne oluyor ki bizi yetiştiren Üzerimizde emekleri olan koca çinarları unutup ufacık bir Gönül alma lütfunda bulunamıyoruz? Yazık hem de çok yazık!.
Emekli koca çinarların bir ÇOĞU ile karşılaşıyoruz, kimisi yalnızlaşmış, kimisi sağlığını kaybetmiş, kimisi çaresiz, kimisi eşini kaybetmiş yapayalnız, kimisi umudunu kaybetmiş pasifize olmuş: Zamanının devleri, Çağının çinarları ve örnek insanlar!....idealist vatanperver, bayrak ve devlet aşkıyla dolu Eğitim ordusunun unutulmuş  neferleri vefayı, saygıyı hürmeti hak etmiyorlar mı? Hani ne derler: "Kendim için istiyorsam NAMERDİM!" Ama  ne yalan söyleyim, o koca çinarların unutulmuş olması kanıma dokunuyor.
Ben mi? Ben hiç emekli olmadım ki: hep çalıştım, Çalışmaya da devam ediyorum. Hatta ne çok çalışıyorsun yeter artık diye Tenkit ediliyorum: Çalışmak suçmuş gibi. Nasıl ki eğitim beşikten mezara kadarsa; çalışma da beşikten mezara kadar olmak zorunda... Benim için çalışmak, doğru, dürüst ve helal yolla kazanmak bir ibadettir!..