BU virüs covid-19’dan daha tehlikeli. Hiçbir şey yapmasa bile covid-19’un yayılmasına yardımcı oluyor.
Peki neden “el âlem ne der?” düşüncesine kapılıyoruz?
Mahalle baskısı da diyebiliriz. İnsanın kendi hayatına uyguladığı bir tür otosansür olarak da düşünebiliriz. Sırf toplum tarafından kabul görebilmek için insanın kendi doğrularından vazgeçmesidir.
Fakat bugünkü ortamda “el âlem ne der?” kalıbının insanların yapmayacağı veya yapmak zorunda olmadığını hissettiği şeyleri yapmasını tetikleyen baskıcı tarafına değinmek istiyorum.
Bayramlaşma, düğün, nikah veya cenazelere katılmaktan ziyade bu tür buluşmalardaki yakınlaşma, sarılma, tokalaşma, temas kurmaların son günlerde başımıza musallat olan covid-19 virüsüne olan katkısını gözlemliyorum.
Buna dikkat çekmek istedim.
Bugün Yozgat’ta covid-19’un en yakın arkadaşı “el âlem ne der?” düşüncesiyle hareket eden, sosyal mesafe kurallarını hiçe sayan insanlardır.
Kendi hayatlarını hiçe saydıkları yetmezmiş gibi onlarca insana da sebep oluyorlar.
Laf, söz olur mantığından yola çıkarak, ertelenebilecek düğünlerini ertelemeyen, “oynamadan olmaz” diyerek sarmaş dolaş olan, “sarılmadan olmaz” diyerek acısını paylaşan, bayramda “el öpmeden olmaz” düşüncesiyle eksiklik hisseden insanımız bugün covid-19 ile sınanıyor.
Bayram ve sonrasındaki düğünlerle birlikte artan vaka sayıları da bunun kanıtıdır.
Ne yazık ki dikkat etmiyoruz. Alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz. Temas kurmaktan kaçınamıyoruz.
Biz teması seven bir milletiz.
Tokalaşmanın ardından, sarılıp kucaklaşmanın gündelik hayatımızda bıraktığı büyük(!) boşluğu bir türlü dolduramıyoruz!
Çünkü bizim için tokalaşmak sıradan, birbirini hiç tanımayan insanların yaptığı bir selamlaşma şekliydi. Biz samimiyetimizi, yakınlığımızı göstermek için tokalaştıktan sonra sarılmak zorundaydık!
Hak verirsiniz ki; birkaç aydır elimizi kalbimize koyup uzaktan verdiğimiz derviş selamı insanımıza yetmiyor!
Uzaktan uzağa, “samimiyetsizlik” gibi geliyor.
Biz temasta bulunmalıyız…
Covid-19 da bunu seviyor işte. “El âlem ne der?” düşüncesiyle hareket edenleri seviyor.
Covid-19, yasaklara rağmen gece yarılarına kadar düğünlerde oynayanları, kuralları hiçe sayanları ve birbirleri ile yakınlaşan insanlar seviyor.
Bu virüsün şakası yok!
Siz elin, âlemin ne düşüneceğini hesapları yapmaya devam ederseniz, bu virüs belasından hiçbir zaman kurtulamayız.
Bırakın kim ne derse desin!
Canınızdan önemli mi?
Bakın, gencecik insanlar ölüyorlar. Binlerce hasta var.
Maske takmayanlar şöyle dursun, halen karantina kurallarına uymayan insanları duyuyoruz.
Hastalanan insanlar sosyal medyada “bana bu virüsü kim bulaştırdıysa, hakkımı helal etmiyorum” diye isyan ediyorlar.
Bunun bir de “vebal” tarafı var.
Kendinizi düşünmüyorsanız bile yakınlarınızı, sevdiklerinizi düşünün ve “el âlem ne der?” düşüncesiyle hareket etmekten, kalabalık ortamlara girmekten kaçının.
Size bir şey olmasa bile yakınlarınıza ve sevdiklerinize olur, el âleme değil!
Sağlıcakla…