HUKUK, adalet, diktatörlük, demokrasi, haksız kazanç, hırsızlık, vurgun, yalan, özgürlük, ihanet, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı gibi konular bir ülkede gündemin ön sıralarında ise orada sorunlar yumağı var demek mümkündür..

Hukuk ve adalet konusu enteresan şekilde gündemi yoğun olarak meşgul ediyor. Çok fazla gündeme getirilmese de mahkemelerin uygulamalarına baktığımız da karşımıza çıkan manzara şiddetli üzmektedir.  

Eşini ateşli silahla öldürmeye teşebbüs eden kişilerin adliyeden kovuşturmaya gerek görülmeden serbest bırakılması dikkatleri üzerinde topluyor. Eğer televizyonlara ulaşabilen olurda olayı haber yaptırabilirlerse savcılık yeniden harekete geçiyor ve kısa süreliğine de olsa tutuklanıyor..

Arabasını son sürat kullanan bir çılgın genç yaşta bir genci annesinden koparıp toprağa gönderiyor, karşılığında çok küçük bir ceza ile insan vicdanını kanatan gerekçelerle sokakta geziyor.

Elbette dile getirilenler Hukuk elemanlarını suçlamak için değildir. Onlarda uyguladıkları yasaya göre (eski tabirle kara kaplı kitaba göre) hareket edip karar veriyorlar. Öyleyse kara kaplı kitap veya yasalarda toplum vicdanını kanatan konular da güncellemeler gerekiyor.

Bir başka tehlike göstergesi de insanın yozlaşması. Böyle olduğu içinde ahlaki normlar, manevi ölçüler, maddi düzenlemeler özelliğini, işlevini kaybediyor.

Toplum özüne kurt girmiş ağacın içten içten çürüdüğü gibi maalesef koflaşıyor.

Çok önemli kazanımlarımız olan hukuk, adalet, ahlak, töre, gelenek, anane gibi manevi değer ölçülerinin geçerliliğinin zayıfladığı yerde iyilikten, huzurdan,  doğruluktan, sabırdan, hoş görü değerinden söz edilebilir mi? 

Manevi DNA’larımızın bozulması için uğraşan iç ve dış odaklar mücadelelerinde önemli oranda başarı sağladılar.

Vatan, millet, din, devlet, can, canan, anne, baba, yar, aşk, sevda, dürüstlük, sabır, dost, düşman, hain, ihanet, sevap, günah kelimeleri bulanık nehir suyuna savunmasız bırakılmış gibiler.

İsraf, tasarruf, yarınlara hazırlanmak, yerli malı, müsriflik, helal, haram çok fazla konuşulmayan, unutulmaya bırakılmış değerler.

Bu durum böyle gider mi?   

Asla…

İnanıyorum ki Türk milleti bu zorluğu da aşacaktır. Kendine yakışan ve yaraşan her şeye mutlaka kavuşacak, kavuşmak için gerekeni yapacaktır.

Türkler tarih boyunca sık sık böyle sıkıntılı durumlarla karşılaşmaktadır. Karşılaşmaması gerekir ama zayıf hafızamız ve şuur noksanlığımız devam ettiği,  telafi edecek çareler uygulamaya konmadığı sürece bu da devam edecektir.

Halkının huzursuz olduğu, içinde endişeler taşıdığı, vicdan ölçülerinde sapma olduğu yerde,  huzurdan, dirlikten, birlikten, düzenin iyi işlediğinden, haktan, hukuktan söz edilmesi mümkün olmaz.

Bunun olması içinde hafıza ve şuur sorunumuza çözüm yolu bularak kendimize gelir ve dünya devletleri içinde layık olduğumuz noktada oluruz.

Eksikliklerin giderilmesi için gerekli çabayı ve emeği harcamamız dileği ile…