Dost, arkadaş, vefa kavramları zamanımızda fanus içerisinde saklanacak duruma gelmiştir. Hırs ve madde tutkusu tüm değerleri alt üst etmiştir… Komşunun komşuyu tanımadığı bir düzende, eski dost ve vefalı arkadaşları kalb hazinesinde saklamak şart olmaktadır. Hiç unutmuyorum, belediye başkanlığım sırasında, bir vatandaş hayatım boyunca unutamayacağım, büyük ders diye her zaman hatırımdan çıkartmadığım şu sözü etmişti: “Başkanım TAŞ YAKINDAN GELİR…” Evet uzaktan atılan taşın feri olmaz! Yakından atılan yaralar… Onulmaz acılar verir… Unutmak mı..? Affedersin de unutamazsın… Yüce rabbim öyle bir kalb yaratmış ki, kırıldığı zaman, Dünyayı versen tamiri mümkün olmaz, olamaz… İnsan olmanın gereği de kimseyi incitmemektir. Bu kavram içerisine tüm canlılar dahildir… Her canlı insanoğluna emanettir… İnsanları tanımak zamanımızda müneccim olmayı gerektirmektedir..! Hani ya “kavun değil ki…” misâli… Memleketin herhangi bir caddesinden say yüz kişi, doksan beşinin kafasında tilkiler gezmektedir. Bir arının üç gram bal yapmak için, 634 kilometre dolaşması gerekiyormuş… Elin oğlu o üç gram balı üç metrede rahatlıkla yapmakta olup, kovandan şekerli suya, şekerli sudan kovana arıları sahtekar yapmıştır… Böyle bir zihniyetin hakim olduğu toplumda, dürüst kalmak, doğru dostları, arkadaşları kollamak kaçınılmaz olmuştur.
Yaşamın maddesel unla yoğrulduğuna şahit oldukça, nereye gitti, dostluklar, arkadaşlıklar, komşuluklar..? diye hayıflanmak da klasikleşmiştir. 
Allah sonumuzu hayır etsin. 
(Amin. S.T.)