Mavi bir düş ağladı senden sonra tam üç yıl…
    Kırçıllı rüyalar görürdüm seni tarif edemediğim. Bir avcı sokulurdu her defasında rüyalarımın başucuna sonra çekti kasaturasını, rüyalarımı öldürdü tam üç yıl. Acımasızdı avcı, soru sormazdı, konuşmazdı sadece ürkütücü gözlerini gözlerime yaslar sonra da sana bağlandığım o yaşam kordonunu doğrardı. Kan ter içinde uyanırdım, ağlardım doyasıya…
    Seni bir ormanın içinde dev palamut ağaçlarının dibinde bulur, Bakırköy Özgürlük Meydanı\'nda kaybederdim. Meydanı dolduran kalabalığı mavi bir kan yıkardı. Biliyor musun hiç aklıma gelmezdi mavinin kana bulanacağı. Avcı işte, kör bıçakla doğram doğram ederdi yaşam kordonunu ve ben yıkayamazdım ürkek gözlerdeki maviyi. Tiksindirici bir ağrı pineklerdi kalbimin başköşesine sonra zindan olurdu gözlerim ve gözlerim hatıralarımın hapsi olurdu.
    Bir köşeden dönerdim, bir duvardan düşerdim ve bir de ellerinden.
    Tütün karası geceler ciğerlerimde nikotinin hükmünü tescilliyordu ve sen gittikten sonra ben hala seni seviyordum. Güneş doğudan doğar, batıdan batar diyordum, battı işte adı batasıca yerden…
    Çayıma şeker koymadım sen gittikten sonra, senden sonra hiç uyumadım dersem yalan olur. Doğrusu, gözlerimin düşlerde ki kapanışı ve açılışında saklıdır sana olan özlemim. Yani terk edenlerin prensesi, temelsiz köhne duvarlar gibiyim, dokunsan yıkılırım.