Latince mellis: tatlı yada bal anlamına gelen , günümüzde kalıtsal ve çevresel etkenlerle ortaya çıkan, yolda yürüyen her 8 kişiden birinde yaşlı genç fark etmeksizin bulunan, Türkçe diyabet dediğimiz rahatsızlıktan söz etmek istiyorum.Halk dilinde ’şeker hastalığı’ olarak bilinen diyabet rahatsızlığı vücudun bünyesindeki şekeri doğru kullanamamasından kaynaklanmaktadır.
Eski devirlerde tanrının kendilerine verdiği ve tedavisinin mümkün olmadığı bir ölüm cezası olarak görülen diyabet, çeveeresel ve kalıtsal etkenlerle ortaya çıkmaktadır.Şekerin vücutta kullanılması ve depolanması için insüline ihtiyaç vardır.İnsülin şekerin kanda yükselmesini önleyen bi hormondur.Midenin arkasında pankreas adlı organdan salgılanır ve kana katılan insülin kan şekerinin hücrelerde emilmesini sağlar.Yemek yedikten sonra kan şekeri yükseldiğinde insülin hormonu uyarılır ve kan şekeri seviyesi dengelenir,kan şekeri seviyesi yükselemez.İnsülin eksikliğinde veya etkisizliğinde şeker hastalığı ‘diyabet’ ortaya çıkar.Yani kanda şeker miktarı artar.Tip 1 ve tip 2 olmak üzere 2 tip diyabet vardır.
Günlük yaşantımızda farklı sonuçlara dayandırdığımız bazı etkenler aslında diyabet habercisi olabilir.Bu nedenle vücudumuzun gösterdiği belirli tepkileri görmezden gelmemiz mümkün değildir.Aşırı susama ve terleme,sıksık idrara çıkma,kilo kaybı,aşırı iştah ve çok yeme isteği,bulanık görme,cilt enfeksiyonları,iyileşmeyen yaralar,halsizlik bu tepkilerden bazılarıdır.Diyabetin kalıtsallığınıda göz ardı etmemek mümkün değildir.Yakın akrabalarında diyabet olanlar risk altındadırlar.
Diyabet tedavisinde,diyabetlinin eğitimi önemlidir.Diyabetli kişiye tedaviye ilişkin gerekli bilgiler verilmelidir.Kan şekerini oluşturan asıl kaynaklar besinler olduğundan dolayı diyet,diyabet tedavisinin temelidir.Karbonhidratlı besinler kan şekerini etkileyen en önemli besin öğeleridir.Beyaz undan yapılmış ekmek yerine esmer ekmek dediğimiz kepekli ekmek tercih edilmelidir.Diyabetli bireylerin rafine şeker veya şeker içeren tüm besinlerden tamamen kaçınmaları gerekmektedir ve tamamen günlük beslenme planlarını değiştirmelidirler.Bitkilerlerde tedaviyi desteklenebilir ve şeker oranı dengesizliği en aza indirgenebilir.Örneğin, ada çayı yaprağı,mersin yaprağı günde 1-2 fincan içilebilir.Lahana ve çiğ kuru soğan salata şeklinde yenilip yada kaynatılarak içilebilir.
Aslında genel olarak baktığımızda hayatımız boyunca bir rahatsızlıktan dolayı,dikkatlilik hallerimizi günlük yaşantımızda uygulasak,bu sıkıntıların hiçbiriyle karşı karşıya kalmayız.Biz kendimöizi bildik bileli büyüklermiz ve bilginlerimiz bize hep 3 beyazdan(un,tuz,şeker) uzak durmamız gerektiğini söylemişlerdir.Kimler bu söylenenlere uyuyor,kimler aslında doktorların sadece hastalandıklarına değil de ,herhangi bir bilgi almak amacıyla kapılarını çalıyor.Yani fark etmeden bütün hastalıklara kendimiz davetiye çıkarıyoruz.Diyabet,tansiyon,kalp vs. ne olursa olsun hiç önemli değil,önemli olan vücudumuzu sevip,kaliteli yaşam adına çaba sarfetmemizdir.Ve ne kadar kaliteli yaşarsak o kadar güzeldir bu DÜNYA.