Küfür ve sinkaflı konuşmak hiç kimseye yakışmaz. Hele ki, bir din adamına hiç yakışmaz. Ne yazık ki, Türkiye’de öyle bir yakışıyor ki, ağzınız açık kalır. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Görmez’dir. Soyadına uygun olacak ki, hiçbir olayı ne duyar ne de görür. Adı, Elvan Bal; görevi, imamlık. Yani din adamı. Ankara’da bir camide görevliymiş. Görevi; namaz kıldırmak, inananlara dinimizin hasletlerini anlatmak. Açıkçası adam gibi adam olmayı öğretmek. Adam gibi adam olmak için de herhangi bir dine mensup olmak gerekmez. Şimdi bir din adamı(!) ne demiş okuyalım: “O….. çocuğu, Bizans artığı…” Bu noktalı yerleri yazmak için Sayın Bal gibi bir din adamı(!) olmak lazım. Bizim aile terbiyemizde başkasına küfretmek, aşağılamak yoktur. Küfrettiği rahmetli, Atatürk’ün bakanlarından Refik Şevket İnce’nin rahmete kavuşmuş evladı Türkan Çölaşan’dır. Dini bütün, İslamın tüm şartlarını yerine getirmiş bir annedir. Allah nur içinde yatırsın. Hiçbir kandili, dini günleri yaşı 90’a dayandığında bile unutmamış, Müslümanlığın tüm kurallarını uygulamıştır. O muhterem Türkan anne, hepimize anne şefkatini eksik etmemiştir. Siz ey imam Sayın Elvan Bal! Siz ey Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez, yüce Allah’ın kitabı mukaddesi Kur’an’ı Kerim’i okudunuz mu? Okuduysanız nasıl küfür edersiniz ve bu olup bitenlere nasıl göz yumarsınız? Bu imamı işinden edin diyen yoktur. Onun işlediği hata ve suçu, bakmakla yükümlü olduğu kişilere yükleyemeyiz. Eğer ettiği küfürler fikir hürriyetine giriyorsa, bilmelidir ki fikir hürriyeti sövgü, aşağılama değildir. 
Kıymetli ağabeyimiz M. Emin Çölaşan’ın fikirlerini, yazdıklarını beğenmeyebilirsiniz. Beğenmemeniz ve bunu açıkça söylemeniz fikir hürriyetidir. “Bizans artığı” gibi söylemlerle annesine küfretmek hiçbir hürriyetin kapsamına girmez, giremez. Bir din adamının ağzına da yakışmaz. Öfke ateşinin hiçbir dinde karşılığı yoktur. Öfke ateşinin odunu kindir, nefrettir ve de kibirdir. Dünyada hiçbir fabrika yoktur ki, şu iki silahı üretsin: Kibir ve hırs. Bu iki silahı kişinin kendisi üretir. Bu iki silah önce üreteni vurur sonra çevresini. Yüce dinimizde kibir de hırs da yoktur ve büyük günahlar sınıfına girer. Sayın Görmez’in bir gazetemizde çıkan beyanatında; “Bugün bütün insanlığı derinden sarsacak bir dünya tasarımıyla yüz yüze olduğumuzu itiraf etmek zorundayız. Sömürü, zulüm, üstencilik, ötekine yönelik acımasız ve küçültücü algı operasyonları, insanı insana yakın kılması gereken kadim yasaları yerle bir etmiştir.” demektedir. Peki, Sayın Görmez, siz böyle düşünüp öyle söylüyorsunuz da biraz da bazı imamlarınıza öğüt vermeniz yerinde olmaz mı? Sayın Görmez, size bir teklif ve çağrıda bulunmak istiyorum. Diyanet İşlerinin ve Diyanet Vakfının hesaplarının son on yılını Sayıştay denetçilerine, bağımsız mali müşavirlere inceletme yiğitliğini gösterir misiniz? Allah ve Muhammed aşkına hadi bir örnek teşkil ediniz de bizler de sizlere yol göstericilerimiz böyle olur diyelim. 
Din adamlarının politik söylemlere başvurmalarının altında başka amaçlar mı var düşüncesi hâkim kılınmamalıdır. Mesela Sayın Elvan Bal, üst düzey bir görev mi beklemektedir? Bir-iki küfür daha paylaşırsa sizin gibi akademisyenlerin yerinde gözü mü vardır acaba? Bunları düşünmek sizin kapsama alanınızdadır. Sayın Görmez, küfür günahtır. Savunulacak hiçbir yanı yoktur. Küfür yöneltilen M. Emin Çölaşan’ın “M”si Mustafa’dır. Aile efradının Sayın Çölaşan’a peygamberimizin adını verecek düzeyde bir İslam sevgisi olduğunu tanımayanlar nereden bileceklerdir? 
Sayın hocalar, bakınız Kur’an’ı Kerim’in NAHL suresi 98. ayetinde Allah-u Teâlâ ne buyuruyor: “Kur’an okuduğunuz zaman, evvela o kovulmuş şeytandan Allah’a sığının.”
Nûr suresinin 23. Ayetinde ise; “Şüphesiz, namuslu, masum kadınlara iftira atanlar, dünya ve ahirette lanetlidirler ve onlara büyük azap vardır.”
Yukarıda yazdığım Yüce Allah’ın kelâm ve buyruklarıdır. Bu buyrukların anlam ve ifadelerini bizlere anlatacaklar da din görevlileridir. Küfürbazları korumak da günahtır. Öyle değil mi Sayın Mehmet Görmez?
Buradan Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na seslenmek istiyorum: Sayın Başbakanım, Hazreti Peygamberimizin isimleri arasında Mustafa ve Emin isimleri de bulunmaktadır. Bu iki ismi de bir kişi için (Mustafa Emin Çölaşan) kullanan muhterem bir anneye (Türkan Çölaşan) küfürler eden zat-ı muhteremler Türkiye’de yaşıyor ve devlet memurluğu yapıyorlar. Konuyu incelemeniz, araştırtmanız mümkün olacak mıdır, yoksa unutulacak mıdır? Yazıyı sizin de çok sevdiğiniz Fuzulî’nin bir deyimi ile bitiriyorum: “Sussam gönül razı değil / Söylesem tesiri yok!”