17 NİSAN 2018 tarihli “Yozgatlı neden ölüyor ki?” başlıklı yazımda Yozgat Şehir Hastanesinin hekim eksiğine dikkat çekmiştim.
Eşi kanser tedavisi gören bir arkadaşımın yaşadığı sıkıntılar üzerine konuyu araştırmıştım ve şehir hastanesinde onkoloji servisi olduğunu, onkoloji hemşirelerinin de görev yaptığını ama onkoloji uzmanı hekim olmadığını kaleme almıştım.
Yazımın ardından konuyla Yozgat milletvekilleri ilgilenmiş, İl Sağlık Müdürü Dr. Fatih Şahin ile irtibat kurmuşlardı ve bu eksiklik giderilmişti.
Tabi bu yazımdan kısa bir süre sonra, hastanede onkoloji hekimi olmadığından dert yanan arkadaşımın kanser tedavisi gören eşi Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Allah rahmet eylesin…
Burada memleketin birtakım eksiklerini yazarken, kişisel düşünmüyorum.
Geçmiş yazılarım da bunun en güzel kanıtıdır.
Yine Yozgat Şehir Hastanesinde geçtiğimiz hafta yaşadığım bir olayı paylaşacağım...
Hastalanan oğlumu Yozgat Şehir Hastanesine götürdüm. Doktor bazı tetkikler istedi.
Kan, röntgen, ultrason vesaire…
Ertesi gün saat 10:45’e radyoloji randevusu verdiler, gittik.
Oğlumla birlikte bir saate yakın bekledik, bekledik fakat mahşeri bir kalabalık vardı.
Malum, insanlar hastane, banka gibi yerlerde sıra beklemeyi sevmezler ve bu bekleyişler uzadıkça gerginlik seviyesi de aynı oranda yükselir.
Radyolojideki güvenlik görevlisi personel ile hastaların yaşadığı gerginliğin detaylarına girmek istemiyorum fakat orada hastaları koyun gibi sıraya sokmak güvenlik görevlisinin işi olmamalı diye düşünüyorum.
Bildiğim kadarıyla hastanede güvenlik, temizlik, yemek, çamaşırhane gibi hizmetleri veren alt yüklenici firmalar var ve bu firmalarda çalışan onlarca personel var.
Karşılama görevlileri gibi çok sayıda personel varken radyoloji bölümünde güvenlik personeline neden böyle bir görev yüklenmiş anlayamadım doğrusu.
Her neyse…
Şimdi size, kısa süre önce “Seviye 7 Tam Dijital Hastane” olarak tescil edilen Avrupa’nın ilk ve tek hastanesi olan Yozgat Şehir Hastanesinden nasıl kâğıt reçete ile çıktığımı aktarayım…
Malumunuz hastane dijital olduğu için tahlil sonuçlarınızı hekim bilgisayar ekranından değerlendiriyor.
Polikliniğe gittik, tahlil için de sıra aldık bekliyoruz…
Bir süre sonra doktorun yanına girdik.
Doktor her ne kadar güler yüzlü olmaya çalışsa da gerginliği her halinden belliydi.
Oturduk, “hocam laboratuvar ve tetkik sonuçlarımıza bakar mısınız” dedim. Doktor arkadaş bilgisayar ekranına uzunca bir süre baktı. Mimiklerini takip ediyorum, acaba ne oldu diye meraklanıyorum.
Birkaç dakika sonra doktor yüzüme bakmaya fırsat buldu ve “kusura bakmayın beyefendi sistem yavaş giriş yapmaya uğraşıyorum, tahlil sonuçlarınızda bir sıkıntı yok” dedi.
Doktor uzun süre ve dikkatlice ekrana baktığı için tetkik sonuçlarını inceliyor sanıyorsunuz ve endişeleniyorsunuz haliyle.
Hepimiz insanız…
Sistemin çalışmaması veya yavaş çalışması bana da doktorla kısa bir sohbet imkânı verdi.
“Ben asık suratlı, hastasının yüzüne bakmayan doktorları oldum olası sevmem fakat burada bilgisayardan başımızı kaldırıp hastanın yüzüne bile bakamıyoruz” dedi genç doktor.
“Evet hocam, sekreter vermeliler size ve siz bilgisayarla değil hastalarla ilgilenmelisiniz” diyerek doktora hakkını teslim ettim.
Orada her şeyden önce bir insan olarak, doktorun yaşadığı strese üzüldüm. Hastaya güler yüz göstermek için çabalayan ama bir yandan da reçete girişi yapamadığı için bilgisayara sinirlenen doktorun bu halleri zihnime kazındı.
Sen yıllarca oku, çalış, uzmanlık yap; zorunlu hizmet olarak gittiğin Yozgat’ta bilgisayarla imtihan ol!..
Siz de benim gibi empati yapın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
İşte yazımın başlığında da bahsettiğim olay bu şekilde gerçekleşti ve ben “ödüle doymayan” Yozgat Şehir Hastanesinden elimde kâğıt reçete ile çıktım, eczaneye gittim.
Evet, 142 bin metrekare kapalı alanı ve 3 katlı otoparkı ile devasa, güzel bir şehir hastanemiz var. 5 yıldızlı otel konforunda ve fiziki şartları ile en iyiler arasına girebilir.
Fakat hizmette sorunlar var.
Daha dün gelen doktor gitmenin yollarını arıyorsa, iyi bir binaya sahip olmanız bir şeyi değiştirmez.
Şayet hastanenin önceliği “hasta memnuniyeti” ise işe çalışanlarından başlamalı.
Hekimler başta olmak üzere tüm personelin çalışma şartları iyi olmalı ki, hastalar da iyi hizmet alabilsinler.
Ben, oğlumla ilgilenen doktorun hem ilgisinden hem de samimiyetinden memnun kaldım fakat doktor her gelen hastaya “sistem çalışmıyor, burada hem sekreterlik hem de hekimlik yapmaya çalışıyorum, kusura bakmayın gerginliğimin sizinle bir ilgisi yok” diye açıklama yapacak değil.
Bizden sonra polikliniğe giren hastalar “şuna bak doktor suratımıza bile bakmıyor, suratsız doktor” diyeceklerdir…
Doktor suratınıza bakamaz tabi, çünkü bilgisayar ekranına bakmak zorunda!..