BİR ülkenin şanslı tarafı yönetenlerinin devlet adamlığı kapasitesinin dolu olmasındadır.
Devlet adamı kendini ihtiyaç duyulacak alanlarda yetiştiren, olgun seviyeli biridir. Sözü sohbeti yerinde, adil davranan, kendine emanet edilen vatandaşını koruyan, kollayan, kırmayan, taraf olmayan, ayırım yapmayandır. 
Bu özellikleri maddi ve ruhi bünyesinde taşıyan liderlere Türk milleti sahip oldu mu? Tarihimiz incelenirse bu özelliklerde sahip kabarık bir lider listesiyle karşılaşılır.
Mete Han, Sultan Alparslan, Yıldırım Beyazıt, Timur, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Mustafa Kemal Atatürk…
İnönü, Bayar, Demirel, Türkeş…
İnönü Ecevit’e karşı Genel başkanlık seçimini kaybetti, kalp kırmadan, siyasi arenayı terk etti. Yılların tek adamı, şefi güçlü kişi demokrasiyi içine sindirdi, yenilgiyi kabul etti.
'Diktatör' diye aleyhinde algı yaratılan Türkeş, evlenirken Genel İdare kurulunun izni ve bilgisi doğrultusunda evlendi. Ayrıca Genel İdare Kurulu Türkeş’i kendinin ilk tercihi olmayan bir şehirden aday yaptı. Türkeş alınan karar doğrultusunda hareket etti. Kırmadı üzmedi, adil davrandı adaletli davrandı.
Demirel, kendine ve rahmetli eşine insanlık dışı haberlerle hakaret edenlere karşı bile kırıcı olmadı, adaleti yanıltacak, yönlendirecek davranışlar göstermedi.
***
Devlet adamı sadece iç meselelerde dikkatli adil ve donanımlı olmaz. Dış sorunlarda da bilgili, öngörülü ve yol göstericidir.
Milletinin ve devletinin kültürüne, medeniyet düşüncesine ve töresine vakıf biridir. Coğrafya bilgilerine hâkim ve dış politikadaki satır arası anlatımları anlayabilendir.
Örneğin, bugünlerde Orta Doğu’da, Afrika’da ve Doğu Akdeniz de ilgili devletler rakiplerini yıpratma ve mat etme hamleleri yapmaktadır.  Suriye için yapılan bir hamle dikkatli düşünülmezse ise Libya da güçlü karşı hamleyi beraberinde getirmekte veya Libya da yapılan hamle Doğu Akdeniz’de olumsuz durum yaratabilmektedir.
Burada da devlet adamlığı tecrübe, birikim, ön plana çıkmaktadır.
***
Geçen günlerde Bir bakanımız gazeteci Saygı Öztürk’e olumsuz ve yakışıksız cümlelerle hakaret etti. Konu ne idi? Sayın Bakanın hemşerileriyle ilgili bir habere Saygı Öztürk’ün imza atmasıydı.
Saygı Öztürk “Haksız atamaları örtmek için, kimse namus gibi kutsal kavramların arkasına sığınmamalı, Trabzon’da iş bekleyen binlerce gencin sözcüsü oldum. Hepsi bu kadar.” Diyerek olay hakkında düşüncelerini yazdı.   
Dostum Saygı Öztürk gazetecidir. Gazeteciliği namusuyla yapan namuslu gazetecilerin timsallerindendir. Dürüsttür, yaptığı haber, yazdığı yazı delilsiz ispatsız değildir.
Ele aldığı konuyu, bir kısım meslektaşı evde sıcak çayını yudumlayarak haber yaparken, o olay yerinden, tanıklardan bilgi ve belge toplayarak gerçekleri ortaya koyan gazetecidir.
Saygı Öztürk yazacaklarının doğruluğunu belgelemek için Şırnak, Hakkâri, Yüksekova dağlarında hayatı pahasına delillerin peşinde koşmuş koca yürekli bir gazetecidir.
İyi bir yazar, NANUSLU bir gazetecidir.
***
Nereden nereye geldik. Ama yanlış seyir takip etmedik. Bilgi verme amacıyla  yazdık. Hoş görün hoşnut olun.