YILLARDIR televizyon programlarındaki ekonomistlerden “zenginin git gide zenginleştiğini, fakirin ise daha da fakirleştiğini” duyarız.
Ayrıca, açlık ve yoksulluk sınırı arasında gidip geldiğimizi...
Asgari ücretin 2019 için 2 bin 20 lira olarak belirlenmesi, tartışmaları da beraberinde getirdi.
2018’e göre 417 lira artan asgari ücret, çalışanları bir nebze olsun rahatlattı belki ama işverenlerin çoğunu tedirgin etti.
İşveren devletten vergi indirimi bekliyordu. Asgari ücret belirlenmeden önce konuştuğum çoğu işletme sahibi “Asgari ücret 500 hatta 600 lira artsın ama devletten vergi ve sigorta primlerinde destek gelsin” düşüncesini paylaşıyordu.
Tabi bunlar olmayınca ne maaşı alan işçi ne de o maaşı veren işletme sahibi mevcut durumdan memnun değil.
Üstelik özel sektördeki çalışanları işten çıkarılma korkusu sardı…
Ülkemizdeki vergi yükünün büyük çoğunluğunun çalışanın, yani işçinin ve memurun sırtında olduğunu düşünüyorum.
Çünkü çalışanın eline maaş geçmeden devlet tarafından vergi kesintileri yapılıyor.
Ekonomist değilim fakat biraz araştırma yaptım ve ilginç rakamlarla karşılaştım.
Bir vergi uzmanı asgari ücretliden alınan vergiler üzerine şu yorumu yapmış:
“Bu yıl brüt 2 bin 558 lira maaş alan asgari ücretlinin eline geçen net maaş tutarı Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dâhil 2 bin 21 lira. Yani daha maaşını görmeden 537 lirası kaynağında vergi ve SGK primi olarak kesiliyor. Eline geçen net parayı fizik ve matematik kurallarına göre tasarruf etme imkânı bulunmayan asgari ücretli bir vatandaş temel harcamaları dolayısıyla yaklaşık 360 lira da dolaylı vergi ödeyecek. Yani doğrudan ve dolaylı vergiler ile birlikte bir ayda 897 lira vergi ödemiş olacaktır. Bu tutarın brüt maaşa oranı yaklaşık yüzde 35'dir. Yani bir asgari ücretli yılın 365 gününün 128 günü vergiler için çalışacak. Ayrıca AGİ'yi dikkate almazsak -ki AGİ asgari ücretin bir unsuru değildir, işte o zaman vergilerin brüt maaşa oranı yaklaşık yüzde 40 oluyor…”
Yani asgari ücretli bir çalışanın brüt maaşından yüzde 35-40 oranında vergi kesiliyormuş.
Bir akademisyen, “Konutta KDV yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü ancak temel ihtiyaç maddelerine neden indirim gelmiyor?” sorusuna şu şekilde cevap veriyor:
“Örneğin bebek bezinde KDV oranı yüzde 18. Bu ihtiyacın zaruri ve çocuk için önemli bir unsur olduğunu düşünürsek ki fiyatları da malum! Kesinlikle AB ortalamasına göre yüksek bir vergi. Acilen otomotiv, mobilya, beyaz eşya, konutta yapılan vergi indirimlerine bebek bezi ve maması, süt, kitap gibi ürünler de eklenmeli…”
Vergilerden söz açılmışken…
Doğalgazı yaktığınızda KDV, ÖTV gibi üç adet, elektrik düğmesine bastığınızda KDV, TRT payı gibi dört adet, musluğu açtığınızda çevre temizlik, atık su gibi beş adet vergi ve harç var. Elektrik faturasındaki vergi oranı yaklaşık yüzde 20. Doğalgazda faturanın yüzde 17'si vergilerden oluşuyor…
Tabi bunlar yeni şeyler değil fakat geçim şartları ağırlaştıkça göze batan şeyler. Cebe batan desem daha doğru olur sanırım.
Bir istatistik daha var paylaşmak istediğim:
*Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.941 TL.
*Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.322 TL.
*Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın “yaşama maliyeti” ise aylık 2.393 TL olarak hesaplanmış.
Asgari ücret, vergi kesintileri ve açlık-yoksulluk sınırları…
İşte tüm bunları üst üste koyduğumuzda karamsar bir tablo ile karşılaşıyoruz.
Ortalama bir litre akaryakıtın yüzde 60’lık kısmı vergilerden oluştuğunu artık bilmeyen kalmadı değil mi?
Tamam, içen zıkkım içsin fakat bir paket sigaranın yüzde 86 vergilerden oluşuyor. Yani bir paketteki 20 dal sigaranın 17 dalı vergi…
Ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz.
Kimileri kriz tellallığı yapıyor, kimileri de bu ortamda fırsatçılık peşinde.
Hiçbir sıkıntısı olmadığı halde mevcut durumdan kendilerine pay çıkarıp, alacaklısına ve çalışanlarına zorluk çıkaranlar da var. Dürüst bir şekilde ticaretini yapıp, alacaklısını ve çalışanlarını mağdur etmemeye çalışanlar da var.
Fırsatçılarla gerçekten ekonomik anlamda sıkıntı yaşayan işletmeleri birbirlerinden ayırmak gerek.
Sağlıcakla…

#yasinnazımkayhan #yasinkayhan