Her yıkıldığım yerde gözlerimde, kalbimde sen varsın. Nedir bu çektiğim çile? Bırakıp gitmen yetmedi değil mi?
    Ölmek ötesi duygular başımda pervane ve bir kabristanın içinde ruhum hapsolmuş. Gözlerimi diktiğim yerden ölümüm selamlıyor cismimi. Tarihi kalıntılardanım, yüzüm dökülmüş, kemiklerim çürümüş. Başında bir Fatiha okunan ve kabrine bir bardak su dökülen değilim. Kalbim acıyor, kalbim hala yaşıyor. Terki diyar edilmişim, unutulmuşum, atılmışım. Yerin altında ki gövdem, eza cefa içinde ağlıyor. Beynim ölümümden çekmiyor gözlerimi. İnatla bakıyor, inatla acıya kafa tutuyor ama ben dayanamıyorum.
    Ellerimi niçin bıraktın? Gözlerimi neden kör ettin? Neden daha çok sevmedin? Neden bilmedin sevgimizin kadrini kıymetini? İçimin astarı çıkalı, sen benden gideli öyle çok oldu ki? Neden bir tanem neden?
Gidişin darbedir
Gelişin devrimdir
Mağduriyetim senindir
Deliliğim eserindir.
Masumduk kafeste kanaryalar gibi. İki kader mahkumuyduk girip de çıkamadığımız parmaklıkların arasında. İki dağdan kopup gelmiştik, aşkın deltasında buluşmuştuk. Çılgındık çağlayanlardan düşüp aşkın yatağını bulurken. Gitmekte yoktu, ölmekte…
    Aşk bizim evrensel dilimizdi, örnektik bütün Mecnun'lara, Leyla'lara. Leş yiyiciler çoktu ama biz yenilmezdik onlara çünkü adı konulmamış, mayası hiç bozulmamış, güçlü, dik bakışlı, dik duruşlu yüreklerdik biz. Aşka dokunanı pençelerimizle parçalardık fakat parçalandık işte…
    Seni özlerim bir tanem, seni söylerim can tanem
    Beni unutma nur tanem, sensiz ölürüm kar tanem.
    Gel de bitsin işkence, sevda sinsin gün gece
    Gülde dinsin işkence, gel de bilsin gün gece.
    Gitme iki gözüm, ölme can sözüm
    Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal hoş sözüm…
    Çaykarası geceler demlenirdi yüreklerimizde. Tan yerine sevdalıydık. Muhabbetin nar taneli gecelerinde, elma kokulu mumlar sönerdi sıcacık tenlerimizde. Dizlerin hep karnımın içinde, burnun boynumun terinde, nefesin nefesimde ve güneşin gözlerinde yüreklerimiz ısınırdı. Yoksa donardık, hani dokunamazsak ellerimize, hani değemezsek yüreklerimize diyorum.
    Çünkü bizi biz yapan kanlarımızın asil mayalarıydı ve bu kanlar kavuşmalıydı aşk kavşağında.
    Maalesef kalamadın yanımda, kalamadım yanında sonra enkazımızı topladılar, kolumuzu kanadımızı kopardılar, gözlerimizi, etlerimizi yediler ama yine de doymadılar bir tanem…
    Kalamazdım yanında, olamazdım kolunda,
    Yapamazdım koynunda, kalamazdım kal desende yanında.
    Yelkensiz gemimiz yok, düşümüz sevgimiz yok,
    Günümüz gecemiz yok, kal diyen dilimiz yok.
    Şaka yapmasan ne olur, kalıp sarılsan ne olur
    Aşka yalvarsan ne olur, kal kal kal diye haykırsan ne olur.