Çok değil, bundan 6 yıl önce falan, kanım tabi daha hızlı akıyor.
Olup biten bazı şeyleri kabullenemiyoruz.
Birilerine göre o zamanın cahiliyiz ama okuyor, araştırıyor, analiz ediyoruz.
Türk Bayrağı’nın gönderden indirildiği günleri yaşıyoruz, gururumuza dokunuyor, sindiremiyoruz.
Bir şehit gelmiş Cumhuriyet Alanı’na, araya kocaman bariyerler koymuşlar, millet ile şehidin tabutunun arasında Çin Seddi var adeta.
Kabul edemiyoruz bu durumu, öğrenciyiz birde.
Aklıma değişik bir boykot geliyor ve elimize kazma-kürek alarak Cumhuriyet Alanı’na yürüyoruz.
Ders kitaplarımızda bir fotoğraf vardı “Cumhuriyeti Biz Böyle Kurduk” pankartı taşıyan kazma-kürekli Anadolu köylüsünü gösteren, oradan esinleniyorum.
Dönemin FETÖ mensubu polislerle çetin bir pazarlık yaşanıyor ve öğrenci olduğumuz için, diğer arkadaşlar zarar görmesin diye, alana sadece pankartlarımız ve Türk bayrakları alınıyor.
Arkamızda ne bir teşkilat, ne bir siyasi parti…
İnanmış, kanı hızlı akan, Hüseyin Nihal Atsız romanları ve makaleleri okuyan kanı deli akan gençler…
***
Sonrasında Çamlık’ta bulunan otele akil vatandaşlar geliyor.
Yozgatlılara açılım sürecini anlatacaklar, olup bitenleri kabul etmemizi isteyecekler…
FETÖ polisleri yine sahnede, yani çamlığın girişinde.
Elimde yaklaşık 2 metre demir sapı olan Türk Bayrağı, en önde koşuyorum, barikatları yıkıyoruz ve polis ile burun buruna geliyoruz.
Devletin polisine karşı gelmek kitabımızda olmadığı için zarif cümlelerle hakkımızı aramaya, haklılığımızı anlatmaya çalışıyorum.
Gazeteci olduktan sonra, o günkü fotoğrafların birçoğuna erişme imkânım oldu.
Ama ne hikmetse o yıllarda kimse Yozgatlı vatandaşların bu haklı eylem ve isyanını kamuoyu ile paylaşamamıştı.
***
Bu kadar satır yazıyı ve geçmişi neden yazdım, nereden esinlendim tam bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, o tarihlerde bu kepazelikleri ve FETÖ’yü savunan insanların, dün gün boyu Alparslan Türkeş fotoğrafları yayınlamalarıdır.
Ne kadar samimiyetsizdi yarabbi…
Kusmak istedim bir ara neredeyse…
Halbuki o tarihlerde açıkça söylemekten korkuyorlar ama yine de Başbuğ’a laf etmekten çekinmiyorlardı.
Türkçe Olimpiyatları’nın büyüsüne kapılıp, sihirli sözcüklerle anlata anlata bitiremeyen bir zat Türkeş’e ‘despot adam’ diye hitap ediyordu.
Siyasi ortama göre şekil alan bukalemunlar tarihte hep vardı, bundan sonra da hep olacaklar.
Erbakan popüler olduğunda onu rahmetle anacaklar.
Başbuğ popüler olduğunda onu rahmetle anacaklar.
Allah, her devrin adamı olmayı başaran, vatan ve millet gibi mukaddes kavramlardan bir haber, bencil, omurgasızların şerrinden herkesi korusun.
Konuştuğunda, elini kaldırdığında sadece Türkiye’de değil, tüm Türk Dünyası’nda yankı bulan, birçok imanlı ve ahlaklı ve milli inanca mensup genç yetiştiren Başbuğ Alparslan Türkeş’i de bu vesileyle, bir kez daha rahmet ile anıyorum.
Haydi selametle…
DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN
*Seçim çalışmalarını hızlandıran TSO başkan adaylarını.
*Cami bahçesinden kesilen çam ağacını.
*27 oda başkanının desteğinin arkasına alan Latif Altın’ı.