Dostlarına söylediği dertli gönül türkülerinin ardından üç günü geçirmeden dostlarıyla yeniden barışarak sevgi ve muhabbetlerini tazeledi.
Her zamanki gibi gene güllerle gülücükler atarak dostlarının çok istediği ve çocukluğundaki o yaramazlıklarından bir tanesini özenle seçerek onları sanki çook eski yıllara götürüyordu:
-Yıl 1975. Yer Ankara Mamak Dutluk mahallesi.
Henüz her evde televizyon yok koca mahallede bir kaç evde ancak bulunuyor.
Oda siyah beyaz.
•••
Mahallemizde beş , altı çocuk bir araya gelerek komşumuz olan trenci… lakaplı kişinin evine gittik çünkü o gün yılbaşı akşamı.
Amacımız o gece televizyonu seyretmekti.
Sağ olsunlar bizleri misafir olarak kabul ettiler. Aileleriyle birlikte bizden başkada gelenlerde oldu kısaca evin içi bir anda sinemaya döndü.
Meyveydi, çaydı derken televizyon seyri bazen gürültülü , bazen de çıt çıkmadan zaman geçip gidiyordu. Kucaklarda uykuya yenik düşen küçük çocuklar.
Sonunda bazı hanımlar beylerine Fısıltıyla:
-Haydi gidelim herif… bak çocuklar uyudu kaldı diyor.
Herifleri de hanımlarına kızıyormuş gibi seslenerek:
-Sus karı… yarın tatil , şuracıkta ne güzel oturuyoruz diyerek.
Gailesizce cevap veren babalar.
Nihayet ev sahibinin ezilip büzülerek:
-Şeey kusura bakmayın meyvelerimiz bitti isterseniz bir çay daha demleyelim diyerek.
Mutfakta tartışan karı koca tartışmasına sebep oluyorlardı.
•••
Trencinin hanımı:
-Bey gece yarısı oldu bunlar gidecek gibi görünmüyorlar diyerek.
Sonunda sıcak karşılanan misafirlere verilen cevaplar soğuk yeller estiriyordu.
Arif … olanlar anlıyor birer , birer müsaade isteyerek evlerine gidiyorlardı.
Sonunda herkes gitti sadece biz beş altı çocuklar kaldık.
Ev sahibi trenci amca:
-Çocuklar saat geç oldu anneniz babanız sizi beklerler hadi isterseniz sizde gidin dedi.
Ben hemen lafa girerek:
-Merak etme amca annemizin , babalarımızın haberi var diye cevap veriyorum.
Fazla bir zaman geçmiyordu ki bu seferde evin hanımı geliyor:
-Bakın çocuklar biz yatacağız isterseniz hadi sizde gidin diyordu.
Yanımdaki arkadaşım hemen lafa girerek:
Teyze siz ışığı karartın yatın biz şu köşede sessizce oturur televizyonu… seyrederiz diyordu.
Sonunda karar kılındı trenci:
-Bırak hanım biz bunları gönderemeyeceğiz şu yataklarımızı açta yatalım dedi.
Yataklar edildi trenci hemen uykuya daldı horultusu televizyonun sesini bastırıyordu
Uykusu gelen arkadaşlardan bazıları olduğu yerde uyuyup olduğu yerde kaldılar.
Benimde göz kapaklarım kapanıyor uyumamak için kendimi zorluyordum ama nafile sonunda bende uykuya yenik düşerek yanımdaki uyuyan arkadaşımın bacaklarını yastık olarak kullanarak tatlı ve güzel bir uykuya dalıp kaldım.
Sabah olduğunda büyük bir gürültüyle üzerimize örtülen yorganın altından uyandık.
•••
Biz çocukları televizyon seyretmeye bizleri göndermezler diyerek evlerimizde erkenden yatıyormuş gibi yapıp yataklarımızın içine yastık koyarak sessizce evden çıkarak trencilerin evini mekan tutmuştuk.
•••
Sabahın seherinde çocuklarını aramaya çıkan annelerimiz ve babalarımız son olarak aradıkları trencinin evinde buluştular.
•••
Ailelerimiz bizleri trencinin evinde bulduklarında şükürle karışık öfkeyle seher yelleri estiriyorlar ve uyku arası sopa yiyen arkadaşlar.
Babasının elinden kendini kurtarıp kaçan başka arkadaşlar kısaca iyi ve hoş geçen gece…yani yeni yıl sabahı pekte hoş gelmemişti.
Bu yazılar..Deli Güller… İsimli kitabımdan alınmıştır.
•••
Selam ve dua’larımla.