YOZGAT; bulunduğu coğrafi konum itibarıyla sayısız avantajı bünyesinde barındırmaktadır. Geçmiş medeniyetlere ev sahipliği yapmış, Neolitik çağdan tutunda birçok medeniyetin kalıntılarıyla dolu toprakların üzerinde yaşıyoruz. 2009 Yılında Yozgat’ımızın büyük değeri; Yılmaz GÖKSOY Hocam ile yaptığımız bir sohbette bir konunun altını çizerek, Yozgat-Kayseri yolu üzerinde bir “kervan saraydan” bahsetmişti. ATATÜRK YOLU yapılırken kepçelerin darbeleriyle açılan bu tarihi kalıntı, dönemin valisi tarafından kapattırılarak yol kaydırılmış, kaçak kazı yapanların dikkatlerini çekmemesi içinde yine kepçelerle üzeri toprak yığılmıştı. Benim İzmir’de olmam sebebiyle Yılmaz Hocamla bir türlü o yeri görmek, gündeme getirmek nasip olmadı. Geçtiğimiz günlerde tesadüfen üzeri kapatılan kervan sarayın yerini tespit ettim.
Yılmaz Hocam bazı şeyleri laf olsun diye anlatmaz, konuyla ilgili duyan kişilere bir nevi gönül görevi verirdi. Ben onun bu tür anlatımlarını “vasiyet” gibi algılardım. Şükürler olsun bir yitiğimizi daha bulmanın buruk sevincini yaşıyorum. Buruk diyorum; Yılmaz GÖKSOY Hocamla birlikte bu eseri Yozgat gündemine getirmeyi yeğlerdim. Ruhu Şad mekanı Cennet olsun.
Yılmaz GÖKSOY gibi değerler öldükten sonra bile Yozgat tarihine, kültürüne hizmet etmeye devam ediyor.
Bu kervansarayın yerini tespit etmemiz elbette yetmez yetmeyecektir. Ne de olsa ölümlü bir dünyada yaşıyoruz. Benden başka insanlarında bu yeri bilmeleri için birkaç kişi ile birlikte gittik, şehir hafızasında yer alabilmesi için kayda geçirdik.
Bu kervan sarayın bulunduğu konumu düşünerek oturup düşündüm.
Şehrimizin dört bir yanı buram buram tarih kokarken, tertemiz havası, şifa kaynağı kaplıcaları, balta girmemiş ormanları varken “tarizim” adına neden hiçbir girişimde bulunulmaz?
Yozgat’a atanan Vali, Kaymakam, İl Kültür Turizm Müdürlüğü ve diğerleri; yönettikleri şehrin değerlerini bir günlüğüne de olsa masaya yatırıp ta ülke gündemine taşımaz..! Yer altındaki bu değerlerimizi gün yüzüne çıkarmak yerine definecilerin insafına terk etmek, görevi suiistimal etmek değil midir?
Başta yerel basın olmak üzere “Yozgat’ın geleceği için” bir araya gelip, vilayetimizi, ilçe ve kasabalarımızı, hatta köylerimizi dahil ederek tüm yöneticilere çağrıda bulunulmalı, Üniversitemiz bünyesinde şehrimizin mevcut potansiyellerini bir bir masaya yatırarak teşhis ve tahsis etmeliyiz. Madenlerinden tutunda aromatik bitkilerine varana kadar değer tespiti yapılmalı.
Bozok Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Hocalarımız gözetiminde, tarihi harabeler bir bir gözden geçirilerek, tıpkı “Göbekli Tepe’de” yapıldığı gibi, destekleyici “sponsor” bularak sahaya inilmeli.
Kısacası; Yozgat’ta bir çoban ateşi yakalım.
Bu çoban ateşi, köy-kasaba, ilimiz ve ilçelerimizde memleket aşkına yakılan meşalelere dönüşsün. Yozgat, Yozgatlıya yeterde artar bile.
Diğer illerde olup ta Yozgat topraklarında olmayan ne var?
Siyasilerimizin kapılarına kul olup; oğlumuza kızımıza iş istemektense kendi potansiyellerimizi ortaya çıkaralım.
Tıpkı bir köylünün 365 gün hangi mevsimde ekim yapılır, hangi mevsimde ağaç dikilir, hangi tarlada hangi ürüne daha iyi verim alınır tecrübesi gibi, Yozgat’ın tamamını kapsayan yerel projeler hazırlayarak harekete geçelim.
Giden idarecilerin arkasından teneke çalmak yerine, gelen Vali, Kaymakam, Müdür her kimse önlerine projeler koyarak gayrete getirelim. Kendi tembelliğimize kılıf aramak yerine, çocuklarımızı ekmek için gurbete yollamak yerine, doğdukları şehirde doymaları için yetkilileri rahatsız edelim. Öyle rahatsız edelim ki, oturdukları koltukların hakkını versinler. Hakkını vermeyenler o koltuklarda oturamasın. Aynı konu yerel basınımız içinde geçerli; herkes görevini layıkıyla yapsın. Makamdaki her yetkili eleştirilebilir, eleştirmek zorundayız.
Vali-Kaymakam görevdeyken “Ağam-Paşam”, ayrılırken ipim kuşağım demesin.