Gelmeyeceğini bilmek ne büyük acı...
Benim beyaz gelinciğim, sevincim, bilincim, biriciğim biliyorum yenildim artık...
Yaşamalıyım değil mi? Sensiz de yaşamalı öyle mi?
Nice sabahın ayazından yazdım, nice kör karanlık geceleri, ekmek kırıntıları peşinde koşan serçelerin gözyaşlarına bıraktım...
"Ayrılığına teslim olmak değil de, en çok mutsuz olman koyar bana cansuyum."
Tek dileğim, yalnız adamlığıma devrederken bütün sırdaşlığımı, içimin bütün acımışlığını, kalbimin tek başınalığını ve gövdemin ve ruhumun üşümesini sonra gönlümün sürekli sana açlığını ancak dindirebilecek olan, bundan sonraki yaşamında yegane sevincindir ki, bu benim tek bilincimdir, yoksa inan yaşayamam cansuyum...
Sabaha karşı 04.40'dı yalnızlığıma geldiğimde, şimdi 08.07 ve uyku tutmayan gözlerimde uzaklardan bir dostum geliyor canım Türkiye'me...
Onu karşılamalıyım, susmalıyım, anlatmamalıyım yenildiğimi, sorsa da seni, sonunda vurulduğumu, yalnızlığıma asıldığımı, dağıldığımı çaktırmamalıyım, ağlamamalıyım...
Cansuyum, bundan böyle hiç bir yerde, hiç kimseye yorulduğumu, büyük ama imkansız aşkımızın solduğunu ve senin bir daha olmayacağını, kaçıp kaçıp bende kalmayacağını, artık aşk defterimizde adının yazmayacağını, adımın tek kalacağını ve her tümceyi sana bağlamayacağımı, sensiz nefes almayacağımı, kimsenin ne yüreğine, ne aşk defterine yazmayacağım... Ümitlerimin olmadığını, çıkış yolu bulamadığımı, gün gece sana kanadığımı, çare bulamadığımı kimselere anlatmayacağım...
Dünya alem duydu sana nasıl yandığımı, bir sen anlamadın ya...
Bilincimi yitirdim önce bir daha gelmeyeceğini söyleyince... Beynim uyuştu, "başkası var diyince..." Kaç kilometre yürüdüm? Kaç kilometre düşündüm sessizce? Kah düştüm, kah kalktım kilometrelerce ama hiç durmadım, hiç durmadı gözyaşım, ağladım gizlice...
Beni alsınlar, beni vursunlar istedim, beceremedim, ölemedim cansuyum ölemedim...